Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplandı. 2 saat 50 dakika süren toplantının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamada bulundu. 2020 yılının son Kabine toplantısını gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelmesinin ardından istiklal mücadelesinin yeni bir safhaya geçtiğini, dün 84'üncü vefat yıldönümünde rahmetle anılan Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'nın ise bir asır önce verilen bu mücadelenin ruhunu yansıttığını ifade etti.
'İSTİKLAL MARŞI'NI UNUTTUĞUMUZ GÜN, ESARET PRANGASI VURULMUŞ DEMEKTİR'
Meclisin, kabulünün 100'üncü yılı vesilesiyle 2021'i İstiklal Marşı yılı olarak ilan ettiğini hatırlatan Erdoğan, "Bu ülkenin bir vatandaşı, bu milletin bir ferdi olmanın en başta gelen şartlarından biri İstiklal Marşı'nı 10 kıtasındaki tüm mesajlarıyla kalbimize kazımaktır. Evlatlarımızdan beklentimiz korkma diye başlayan ve istiklal diye biten bu marşı, lafzıyla ve ruhuyla içine sindirmeleridir. Çünkü bu marşın her satırı bize, önümüze çıkan zorluklar karşısında nasıl davranmamız gerektiğini anlatan mesajlarla bezelidir. İstiklal Marşımız bir asır önce millet olarak hürriyetimizi kazanmak, vatanımızı işgalden kurtarmak, kendimize yeni bir gelecek inşa etmek için vardığımız milli mutabakatın ifadesiydi. Bugün de aynı mutabakatla hedeflerimize doğru yürüyoruz. Türk milletinin binlerce yıllık devlet ve medeniyet davasını 10 kıtada yüreklere nakşeden İstiklal Marşımızı unuttuğumuz gün ayağımıza esaret prangası, boynumuza zillet zinciri vurulmuş demektir. İstiklal Marşımızda bayrağımızın ve ezanımızın özgürlüğümüzün timsali olarak yüceltilmesi, geçen asrın ilk çeyreğinde verdiğimiz milyonlarca şehidimizin mücadelesinden ilhamladır" diye konuştu.
'BAYRAK VE EZAN HASSASİYETİNİ CANI PAHASINA KORUYAN EVLATLARIMIZ VAR'
Erdoğan, bayrağı bez parçası, ezanı hoparlör gürültüsü, toprağı taş ve kum yığını, vatanı anlamsız bir saplantı, şehadeti sıradan bir ölüm olarak görenlerin İstiklal Marşı'nın manasını kavrayabilmesinin mümkün olmadığını vurgularken şu mesajları verdi:
"Biz Asım'ın nesli dedikçe içlerini sıkıntı basanların, biz 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' dedikçe yüzlerini buruşturanların, biz büyük ve güçlü Türkiye dedikçe kulaklarını kapatanların, İstiklal Marşı'na sahip çıkması elbette mümkün değildir. Tüm bu mandacıların, özellikle dünden gelen bu mandacıların bugünkü temsilcilerinin, dış güçlerinin borazanlığından terör örgütlerinin hamiliğine kadar envai çeşit ihanetin peşinde koşmaları İstiklal Marşımıza daha sıkı sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor. Hamdolsun İstiklal Marşımızdaki her lafzı, her mesajı bedeninin ve ruhunun her zerresiyle özümseyen gençlerimiz var. Bayrak ve ezan hassasiyetini yeri geldiğinde canı pahasına koruyan evlatlarımız var. Medeniyetine, tarihine, kültürüne, değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir nesil var. Ardı ardına 100'üncü yılını idrak ettiğimiz her tarihi hadise bize sahip olduğumuz ülkenin ve mensubu olduğumuz milletin kıymetini bir kez daha hatırlatıyor. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılı olan 2023'e hangi hissiyatla sahip çıkıyorsak, fethin 600'üncü yılı 2053'ü ve Malazgirt Zaferi'nin bininci yılı olan 2071'i de aynı duygularla gençlerimize emanet ediyoruz. İnşallah 2023'te ülkemizi dünyanın en büyük 10 devleti arasına sokarak ecdada layık ve bizden sonraki nesillere örnek bir başarıyı hep birlikte ortaya koyacağız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı'nı da görüştüklerini açıklarken, "Dijitalleşmenin ayrılmaz bir parçası haline gelen siber güvenlik, tüm dünyada üzerinde hassasiyetle durulan konuların başında geliyor. Güvenlikten sağlığa eğitimden evimizde kullandığımız aletlere kadar, her alanda hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline dönüşen dijitalleşmeyle birlikte siber tehditlerde de büyük artış yaşanıyor. Öyle ki ülkelerin fiziki sınırlarının korunmasıyla, dijital alt yapılarının ve verilerinin korunması neredeyse aynı derecede önem kazanmıştır. Esasen savunma sanayii projelerimizin temel bileşenleri arasında dijital sistemler, ilk sıralarda yer alıyor. Aynı şekilde günlük hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin hemen tamamı da dijital altyapılar üzerinde çalışıyor. Devletler vatandaşlarının can ve mal güvenliği yanında dijital bilgilerini ve aldıkları hizmetleri de korumak mecburiyetindedir" dedi.
'ULUSAL SİBER GÜVENLİK STRATEJİMİZİ YERLİ VE MİLLİ BİR ANLAYIŞLA ŞEKİLLENDİRDİK'
Erdoğan, bu doğrultuda ilk adımı yaklaşık 7 yıl önce kurdukları Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi ile attıklarını belirterek, "Geldiğimiz noktada güncel ihtiyaçları ve tehditleri dikkate alarak, ülkemizin siber güvenlik politikalarını kapsamlı ve bütüncül bir anlayışla, özellikle yeni bir stratejiyi oluşturma konusunda adımlar attık. Son dönemde diğer alanlarla birlikte dijital alt yapılar ve siber güvenlik konularında da kimi zaman gizli kimi zaman açık engellemelere maruz kaldığımız için stratejimizi yerli ve milli bir anlayışla şekillendirdik. Her şeyiyle kendimizin üretimi olan ilk haberleşme uydumuzu inşallah 2022'de uzaya gönderiyoruz. Alternatif maliyetleri onlarca milyon dolar olan pek çok projeyi bir süredir ülkemizde yürütebilecek kapasiteye zaten ulaşmıştık. 1 milyon yazılımcı projesine gençlerimizin ilgisi geleceğimiz için bize umut vermiştir" hatırlatmasını yaptı.
Artık bu çalışmaları daha da ileri taşıyacaklarını kaydeden Erdoğan, "Kendi milli siber güvenlik teknolojilerimizi geliştirmek suretiyle, güçlü ve caydırıcı bir alt yapı oluşturuyoruz. Teknolojiye yön veren bir ülke konumuna gelme hedefi'DİJİTAL ALT YAPIMIZI SİBER SALDIRILARA KARŞI GÜVENLİ HALE GETİRECEĞİZ'miz doğrultusunda mavi vatandan siber uzaya kadar her sahada egemenlik haklarımıza sahip çıkacağız. Bu amaçla Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisimiz ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın öncülüğünde ilgili tüm tarafların katılımıyla uzunca bir süredir yürüttüğümüz çalışmalarda sona gelinmiştir. İlk aşaması 2020- 2023 dönemini kapsayan bu planda belirlenen faaliyetleri hayata geçirerek, ülkemizin dijital alt yapılarını siber saldırılara karşı güvenli hale getireceğiz. Bununla kalmayacak Türkiye'nin bu alanda kendi ürünleri ve firmalarıyla uluslararası düzeyde söz sahibi olmasını da sağlayacağız" görüşünü ifade etti.
Gıda üretimi ve tedarikinin sürdürülebilir olmasının, salgın döneminde üzerinde en çok konuşulan hususlardan biri haline gelişine işaret eden Erdoğan, "Yaşadığımız kuraklık bu tartışmayı daha da anlamlı ve önemli hale getirmiştir. Tahminler dünyanın 2050 yılında 10 milyarlık bir nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak mecburiyetinde kalacağını gösteriyor. Bu durum refah artışı ve lojistik imkanların da etkisiyle, bugünkünden yüzde 60 daha fazla gıda üretimi yapılmasına ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor. Tarımda geçtiğimiz yüzyılın üretim anlayışıyla bugünkü arasında çok büyük fark bulunuyor. Aynı şekilde bugünkü anlayışla bir asır sonrası arasında çok daha büyük bir farklılık ortayla çıkacağı da açıktır. Bugün 140 ülke, başka yerlerde toprak kiralamak suretiyle kendini geleceğe hazırlamanın gayreti içindedir. Şimdiden kiralanan toprak miktarı ülkemizin yüzölçümünün üç katına ulaşmıştır. Bu konuda en cazip yer de bakir ve bereketli Afrika topraklarıdır” bilgisini paylaştı.
'TÜRKİYE OLARAK BİZ DE TOPRAK KİRALAMAYA BAŞLADIK'
Toprak kiralamada amacın bugünün ihtiyaçlarını karşılamak değil, yarım asır, bir asır sonrasının taleplerine hazırlık yapmak olduğunu kaydeden Erdoğan, muhalefeti eleştirerek, "Türkiye olarak biz de bu amaçla çeşitli yerlerde toprak kiralamaya başladık. Tabi böyle bir vizyonu, daha doğrusu böyle bir derdi olmayanlar ülkemizin niçin Sudan'da, Nijer'de toprak kiraladığını, başka yerlerde benzer arayışlar içinde olduğunu anlayamıyor. Sadece anlamamakla kalmıyor, bir de çıkıp bize ithamlar yöneltiyorlar. Dünyanın başka hiçbir yerinde, hiçbir ülkede hükümetlerin böyle ithamlara maruz kaldığını göremezsiniz. Çünkü oralarda ülkenin ve milletin felaketi üzerine ikbal hesabı yapan bir siyasi muhalefet anlayışı yoktur. Maalesef bu yıkıcı ve çapsız zihniyet yaptığımız barajlardan yollara, hastanelerden enerji santrallerine kadar her konuda karşımıza çıkıyor. Çiftçilerimizi, üreticilerimizi, insanımızı bize karşı kışkırtmak için tamamı yalan, tamamı yanlış, tamamı çarpıtma olan söylemlerle gündem oluşturmaya çalışan bu zihniyeti biz çok iyi tanıyoruz. Bu zihniyete cevap vermek bizim için zul olmakla birlikte, milletimize olan sorumluluğumuz gereği hakikatleri tekrar tekrar anlatmak mecburiyetindeyiz" diye konuştu.
Şeyh Edebali'den alıntı yapan Erdoğan, "Cahilliklerini ifşa edene kadar kendileriyle muhatap olmaya katlanacağız" dedi.
'ÇİFTÇİMİZE VERDİĞİMİZ DESTEKLERİ 12 KAT ARTIRDIK'
Özellikle son dönemde yaptıkları alt yapı yatırımları sayesinde Türkiye'nin önemli bir gıda ihracatçısı konumuna geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarımsal üretim ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
"Endüstriyel gıda üretimi için gereken ürünlerin bir kısmını elbette dışarıdan da alıyoruz. Sadece kendi üretimimize bağlı kalırsak, böylesine büyük bir gıda ihracatçısı olamayız. Gayet tabi olan bu durumun ülkemizin tarımsal üretiminin geldiği yere gölgelemek için kullanılması haksızlıktan öte bir bühtanın ifadesidir. Türkiye geçtiğimiz 18 yılda tarımsal milli gelirini, 37 milyar liradan 278 milyar liraya yükselterek Avrupa'da ilk sıraya yükselmiştir. Geçtiğimiz yıl 193 farklı ülke 1827 çeşit tarımsal ürün ihraç ederek 18 milyar dolar gelir elde ettik. Temel gıda ürünleri olan bu ihracatında dünyada birinci, makarna ihracatında ikinci sıradayız. Tarım ürünleri ihracatında net dış ticaret fazlamız 5,3 milyar dolardır. Çiftçimize verdiğimiz destekleri bu dönemde 12 kat artırarak bitkisel üretimimizi 124 milyon tonla Cumhuriyet tarihinin en üst seviyesine çıkardık. Sadece 2020 yılında çiftçimize verdiğimiz destek tutarı 22 milyar liradır. Büyükbaş hayvan varlığında 18,6 milyon adetle Avrupa ikincisiyiz. Küçükbaş hayvan varlığında ise 55 milyonun üzerine çıkarak Avrup'da bir numara olduk. Tabi tarımsal üretimdeki artış öyle kendi kendine gerçekleşmedi. Bunun için destekler yanında çok büyük sulama projelerini hayata geçirdik. Ülkemizde 2002'ye kadar sulama amaçlı 276 baraj, 228 gölet, 1764 sulama tesisi inşa edilmişti. Biz ise son 18 yılda sulama amaçlı 600 baraj, 423 gölet, 1457 sulama tesisi yaparak milletimizin hizmetine sunduk. Sadece bu yatırımlar için 254 milyar lira kaynak kullandık. Arazi toplulaştırma çalışmalarını 450 bin hektardan 4,3 milyon hektarına çıkartan bir başarıya imza attık."
'SADECE YALAN, İFTİRAYLA BELKİ GÜNÜ KURTARMAK MÜMKÜNDÜR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toprak nedir, çiftçi ne iş yapar, üretim nasıl yapılır bilmeyenlerin, ağızlarını her açtıklarında saman ithalatından bahsederek aslında cehaletlerini sergilediklerini ifade etti. Erdoğan, "Ülkemizin geçtiğimiz yıl ürettiği saman miktarı 23,7 milyon ton, saman ihracatımız 84,5 bin ton, ihracat gelirimiz de 14 milyon dolardır. İthalat dedikleri saman 428 bin dolar karşılığına denk gelen 1953 tondur. Bunun bir kısmı özel amaçlı kuru ot ithalatıyken, kalanları da sınır illerimizdeki ticaretten kaynaklanmaktadır. Çiftçilerimize hükümete oy verirseniz iki elim yakanızda olur diyenlerin, bu tablo karşısında ortaya koyabilecek herhangi bir müktesebatlarını, projelerini, politikalarını duymadık, görmedik. Sadece yalan, sadece iftira, sadece çarpıtmayla belki günü kurtarmak mümkündür ama bu tarzın ne çiftçinin ne de ülkenin geleceğine bir faydası vardır. Biz Avrupa'da zaten ilk sıraya çıkardığımız ülkemizi dünyanın en önemli tarım ürünleri üreticisi ve ihracatçısı yapana kadar yatırımlarımızı, desteklerimizi sürdüreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
'BU ZİHNİYETİN ÜLKE YÖNETİMİNE TALİP OLMASI EN BÜYÜK KARA MİZAH ÖRNEĞİ'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun uyuşturucu ve organ mafyasından vergi alınması önerisine de değinen Erdoğan, "Karşımızda ülkemize kaynak girişi sağlamak için hayata geçirdiğimiz uygulamaları dahi fuhuş, uyuşturucu, organ kaçakçılığı gelirleriyle irtibatlandıracak kadar hayattan ve izandan noksan bir anlayış var. Devlete bu şekilde gelir elde edileceğini sanan bu zihniyetin ülke yönetimine talip olması en büyük kara mizah örneğidir" dedi.
Siyaseti hizmette ve icraatta yarış vesilesi olarak gördüklerini söyleyen Erdoğan, bu anlayışla eğitimde ülkeye 324 bin yeni derslik, sporda 3 bin 750 yeni tesis, sağlıkta 3 bin 605 sağlık tesisi, ulaştırmada 22 bin kilometre bölünmüş yol, sanayide 43 bin yeni organize sanayi parseli, enerjide 92 bin megavat yeni kurulu güç, toplu konutta 900 bin yeni konut, orman varlığına 1,9 milyon hektar kazandırdıklarını anlattı.
Savunma sanayiinde yerlilik oranını yüzde 70'e çıkardıklarını kaydeden Erdoğan, "Velhasıl her konuda Cumhuriyet döneminde yapılanların kat be kat üzerinde icraatlar sayıp döküyoruz. Peki buna karşılık muhalefet ne diyor? Hadi icraatlarını geçtik, çünkü tek parti devri zulmü dışında sayabilecekleri işleri yoktur. Hiç değilse vizyon olarak proje olarak program olarak söyleyebildikleri bir şey var mı? Maalesef. Hiçbir somut ayakları yere basan uygulanabilir sürdürülebilir hesabı kitabı yapılmış proje veya politikaları yok, aslında böyle bir dertleri de yok. Kendi içlerindeki taciz, tecavüz, şantaj, hırsızlık işlerinin üzerini örtmekten bu konulara sıra gelmediği anlaşılıyor" eleştirilerini dile getirdi.
'TÜRKİYE BÖYLE BİR MUHALEFET ANLAYIŞINI HAK ETMİYOR'
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Selahattin Demirtaş ile ilgili kararına dikkat çeken Erdoğan şunları kaydetti:
"AİHM ülkemizle ilgili bir davada kendi hukuki süreçlerine, İspanya ve İtalya gibi ülkelerdeki benzer yargılamalarda verdiği kararlara aykırı bir tavır sergiledi. Biz de bunun üzerine çıktık, bu çifte standardı, hukuki değil, siyasi saiklerle verilen kararı uygulamayız dedik. Vay efendim, sen nasıl böyle bir şey söylersin? Demek ki kendileri bu işlerde yetki sahibi olsalar, elinde onlarca insanın kanı bulunan bu terörist destekçisini hemen serbest bırakacaklar. Arkasında durdukları kişi kim? Hakkındaki iddianameye göre, 37 nitelikli adam öldürme, 29 adam öldürmeye teşebbüs, 3 bin 777 mala zarar verme, 25 alıkoyma, 395 hırsızlık, 15 yağma, 308 iş yeri ve konut dokunulmazlığını ihlal, 13 Türk bayrağını yakma, 7 Atatürk'ü Koruma Kanunu'na muhalefet suçunun işlendiği, ayrıca 326 güvenlik görevlisiyle 435 vatandaşın yaralandığı 6- 8 Ekim 2014 olaylarının baş sorumlusu. Üstelik bu kişinin burada sayılmayan teröre destek mahiyetinde daha pek çok sözü ve eylemi var. Lafa gelince her fırsatta Atatürk'ün partisiyiz diye övünen bu kişiler, aynı partinin kendilerine 'Mustafa Kemal'in askerleri değil, it sürülerisiniz' diyen yöneticisine bile ses çıkaramamışlardır. Çukurcu teröristlere arkadaş, Suriye ve ülkemize saldıran teröristlere vatanlarını savunanlar, şehirlerimizi yakıp yıkan vandallara aydınlanmacılar, darbecilere mağdurlar diyenler yine bunlar. Türkiye böyle bir muhalefet anlayışını hak etmiyor. Önümüzdeki dönemde ülkemizin bu partilere oy verenlerin feraseti ve iradesiyle, köklü bir muhalefet reformunu hayata geçireceğine inanıyorum. İnanıyorum ki Cumhur İttifakı inşallah bunlar karşısında çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir."
'NAKDİ DESTEK MİKTARI 45,5 MİLYAR LİRAYA YAKLAŞTI'
Koronavirüs salgınının mutasyonların yol açtığı belirsizliklerle ağırlaşarak devam ettiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin sağlık başta olmak üzere her alanda salgın sürecini başarıyla yöneten ülkelerin arasında yer aldığını ifade etti. Salgının yükselişinin önüne geçmek için aldıkları kararların yol açtığı sıkıntıları, doğrudan bireylere yönelik desteklerle hafifletmeye çalıştıklarını söyleyen Erdoğan, "Son Kabine toplantımızda 1 milyon 240 bin esnafımıza yönelik 5 milyar liralık bir destek paketini daha kamuoyuyla paylaşmıştık. Ayrıca kısa çalışma ödeneğini de kapsayan Sosyal Koruma Kalkanımızdaki tüm destek ödemelerini devam ettiriyoruz. Sosyal Koruma Kalkanı çerçevesinde milletimize aktardığımız nakdi destek miktarı 45,5 milyar liraya yaklaştı. Ayrıca 2021 yılı asgari ücret rakamı da bugün biliyorsunuz belli olmuştur. Asgari ücret 2021 yılı ocak ayı itibariyle yüzde 21,5 artışla bekar ve çocuksuz çalışan için net 2 bin 826 lira, evli ve çocuklu çalışan için 3 bin 14 lira olarak uygulanacaktır. Salgın döneminde işverenlerimize 75 lira asgari ücret desteği vermeye başlamıştık. Bu desteği önümüzdeki yıl da devam ettireceğiz. Böylece işverenlerimize ve çalışanlarımıza toplamda 6,5 milyar liralık ilave bir kaynak aktarmış olacağız" dedi.
'İHRACATIMIZ, HEDEFLERİMİZİN ÜZERİNE ÇIKARAK 166 MİLYAR DOLARI BULDU'
Kısa çalışma ödeneğinin süresini şubat ayı sonuna, nakdi ücret desteğinin süresini ise 17 Mart tarihine kadar uzattıklarını açıklayan Erdoğan, ekonomiye ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: "Tüm sıkıntılara rağmen reel sektör ülkemizin yüz akı olmayı sürdürüyor. Üretim ve yatırım talebi oldukça güçlü bir şekilde devam ediyor. Bu konuda önemli bir gösterge olan organize sanayi bölgelerindeki elektrik tüketimi artıyor. Hatta salgın öncesi dönemin dahi üzerine çıkıyor. Yılın ilk 11 ayındaki yatırım talebi geçen seneye göre yüzde 30 artış gösterdi. Ocak- kasım bu dönemde 277 bin istihdam öngören, 215 milyar liralık sabit yatırım için teşvik belgesi düzenledik. Ülkemizin köklü otomotiv firmalarından biri 20 milyar liranın üzerinde yatırımla 3 bin istihdamı sağlayacak bir projeye başladı. Türkiye'nin Otomobili'nin üretileceği fabrikanın temelini temmuz ayında atmıştık. Batarya üretimi için de uluslararası bir iş birliği anlaşması imzalandı. Birkaç gün önce açılışını yaptığımız Lityum Fabrikası da batarya teknolojileri için kritik bir yatırımdır. Sermaye yatırımlarında da gözle görülür bir hareketlenme yaşanıyor. Hazinemizin ihraç ettiği kağıtlar ve borsamızda işlem gören hisse senetlerine büyük talep vardır. Uluslararası doğrudan yatırımlarda da ülkemize yönelik bir iştah görüyoruz. Akıllı telefon üretimi için küresel markalar ülkemize geliyor. Teknoloji transferi, yurt içi tedarikçilerin değişimi ve ihracat imkanlarını içeren bu tür yatırımlar ülkemizde önemli bir kapasite oluşumunu sağlıyor. Benzer gelişmelere endüstriyel altyapıdan siber güvenliğe enerjiden raylı sistemlere kadar daha pek çok alanda da şahit oluyoruz. İşte bu tür yüksek katma değerli yatırımlarla cari açığımızı kapatıyor, dış finansman ihtiyacımızı azaltıyoruz. Rekabetçi öngörülebilir ve piyasa dostu adımlarla makroekonomik istikrarı sağlama yolunda ilerliyoruz. İhracatımız 25 Aralık itibariyle 2020 yılının tamamındaki hedeflerimizin üzerine çıkarak 166 milyar doları buldu."
'İNGİLTERE İLE SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ İMZALARI ATILIYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında dış ticaret açısından büyük önem taşıyan bir gelişmenin müjdesine de yer verdi. Erdoğan, "En önemli ticaret ortaklarımızdan biri olan İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı çerçevesinde başlayan takvim perşembe günü tamamlanıyor. Ticari ilişkilerimizin bu ayrılıktan zarar görmemesi için en başından itibaren iş dünyamızın da katılımıyla süreci yakından takip ediyoruz. Yapılan uzun müzakereler sonunda İngiltere ile serbest ticaret anlaşması imzalama aşamasına geldik. Yarın inşallah bu anlaşmanın imzaları atılıyor. Bu Gümrük Birliği anlaşmasından sonraki en önemli ticari anlaşmamız olacaktır. İnşallah 2021 yılından itibaren hem Türkiye’nin hem İngiltere'nin kazanacağı yeni bir dönem başlıyor. Bir kez daha Türkiye’nin üretimle, istihdamla, ihracatla kurduğu ekonomik sistemi sayesinde hedeflerine ulaşacağının altını çizmek istiyorum" dedi.
'ÇİN AŞISININ İLK PARTİLERİNİN YILBAŞINDAN ÖNCE TESLİMİNİ BEKLİYORUZ'
Konuşmasının son bölümünü aşı çalışmalarına ayıran Erdoğan, Türkiye’nin tüm dünyayla beraber normalleşme sürecini yürütebilmesi için aşı tedarik ve geliştirme çalışmalarının gerisinde kalmasının kesinlikle mümkün olmadığını belirtti. Erdoğan, "Bunun için menşeine bakmaksızın tüm aşı çalışmalarını yakından takip ediyor, gereken incelemeleri yapıyor, neticelere göre de anlaşmaları imzalıyoruz. Yaşanan aksaklıkları aşmak için, tüm alternatifleri değerlendiriyoruz. Çin’den sipariş verdiğimiz aşının ilk partilerinin yılbaşından önce ülkemize teslim edilmelerini bekliyoruz. Almanya’dan gelecek aşının da Ocak’ta ülkemize ulaşacağını ümit ediyoruz. Gelişmeler salgının daha uzunca bir süre dünya gündeminden düşmeyeceğine işaret ediyor. Bunun için asıl önemi ve önceliği hem gelenekçi hem yenilikçi yöntemlerle geliştirdiğimiz kendi aşılarımıza veriyoruz. Son 18 yılda kurduğumuz yüksek teknolojiye dayalı altyapılar ve bilim insanlarımızın gayreti sayesinde şu an 8 ayrı aşı çalışmasını başarıyla yürütüyoruz. Bunlardan birinde son aşamaya geçildi, diğerlerinin bir kısmında da aynı safhaya gelinmek üzeredir. Konunun her gündeme gelişinde ilgili bakanlıklarımıza aşı geliştirme çalışmalarını yakından takip etmelerini ve gereken işbirliğini en üst düzeyde göstermeleri hususunda kesin talimat veriyorum. İnşallah en kısa sürede kendi üretimimiz olan birden fazla aşıyı milletimizin hizmetini sunmakta kararlıyız" diye konuştu.
'YÜZ YÜZE EĞİTİME ARAYI 15 ŞUBAT'A KADAR UZATIYORUZ'
Günlük vaka sayısındaki düzenli düşüşe uygun olarak kısıtlama tedbirlerini dikkatle gözden geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Vatandaşlarımdan kısıtlama tedbirlerinin yeniden artırılmasına ihtiyaç duymayacak şekilde, 'Tamam' diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kurallarına sıkı bir şekilde riayet etmelerini bekliyorum. Bugünkü toplantımızda salgınla mücadelede geldiğimiz yeri tekrar değerlendirdik. Gelişmelerin ümitvar olduğunu gördük. Bu çerçevede okullarımızdaki yüz yüze eğitime verdiğimiz arayı 15 Şubat 2021’e kadar uzatıyoruz. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu musibetin üstesinden tez zamanda gelebilmeyi umut ediyoruz" mesajıyla konuşmasını tamamladı.