CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçe`ye hak ettiği ihtimamı göstermiyoruz. Dilde sadeleştirme niyetiyle çıkılan yolda Türkçemiz tarihimizin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi`nde düzenlenen `Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri Töreni`ne katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen sene yaşanılan olağanüstü şartlardan dolayı 2019 ve 2020 yılları ödüllerini beraber vereceklerini ifade etti. Gerek 2020 yılında gerekse 2021 yılının Ocak ayı içerisinde akademiden ve sanat camiasından birçok yıldızın kaydığını söyleyen Erdoğan, Sosyolog Prof. Dr. Nur Vergin ve ondan bir hafta önce hayatını kaybeden Tarihçi Filiz Çağman`ı andı.
`GİTTİĞİNİZ HER YERDE ECDADIN İZİNE RASTLIYORSUNUZ`Erdoğan, tarih boyunca medeniyetlerin kavşağında yer alan Türkiye`nin, tek başına bir değer olan İstanbul`un yanında, Hatay`dan Kayseri`ye, Ürgüp`ten Hasankeyf`e, Efes`ten Hattuşaş`a kadar farklı medeniyetlere beşiklik yapmış yerlere sahip olduğuna dikkat çekti. Topkapı Sarayı`ndaki eserlerin bir benzerinin, yağmayla bir araya getirilmiş ürünlerin teşhir edildiği yerler bir kenara bırakıldığında, kapasite ve çeşitlilik itibariyle dünyada hiçbir müzede bulunamayacağını vurgulayan Erdoğan, "Bırakın Topkapı Sarayı`nın tamamını, tek bir odasını dahi hakkını vererek gezmeniz için saatlere ihtiyaç duyarsınız. Binlerce yıla sahip kadim mirası sürekli zenginleştiren milletimiz, mimariden musikiye, hüsn-ü hattan edebiyata kadar kültürün farklı alanlarında nadide eserler üretmiştir. Bugün sadece sınırlarımız içinde değil, gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde bu eserlerle karşılaşıyoruz. Afrika`nın en ucundaki Cape Town şehrinden Kahire`ye, Ace`den Saraybosna`ya kadar gittiğiniz her yerde ecdadın geride bıraktığı bir ize, o topraklara vurduğu bir mühre rastlıyorsunuz. `Altının kıymetini sarraf bilir` derler. Medeniyetimizin görkemini, ecdadımızın ufkunu yansıtan bu eserlerin değeri maalesef uzun yıllar bilinemedi" ifadelerini kullandı.`KISIR VE BAĞNAZ BAKIŞ AÇISI, BİNLERCE YILLIK MEDENİYET MİRASIMIZA SIRTINI DÖNDÜ`Diğer pek çok konuda olduğu gibi kültüre ve kültür mirasına hakkıyla sahip çıkma noktasında da ciddi sıkıntıların yaşandığını belirten Erdoğan, "Bir dönem ülkemizin kültür sanat dünyasını esir alan kısır ve bağnaz bakış açısı, binlerce yıllık medeniyet mirasımıza da sırtını döndü. Öyle ki bizi tarihimize, köklerimize bağlayan birçok kültür sanat eseri bu dönemde ya müzelerin mahzenlerinde ya da kütüphanelerin tozlu raflarında bakımsızlığa, unutulmaya terk edildi. Bununla da kalmadı. İhmal yerini zamanla kasta, ilgisizlik yerini bilgisizliğe, gaflet yerini zamanla hesaplaşmaya bıraktı. Millete tarihe köklü medeniyet tasavvurumuza ait ne varsa çoğu dışlandı, yok sayıldı, hor hakir görüldü. Bu yıkım ekibinin karşısında kendini tarihe, sanata ve kültürümüze sahip çıkmaya vakfetmiş insanların da olduğunu biliyoruz. Az sayıdaki bu çilekeş insanlar neşrettikleri eserler, açtıkları sergiler ve kurdukları müzelerle hazinemizi yaşatmaya çalıştılar. Bu insanlar geçmişin eskimeyen güzellikleriyle günümüzün modern eserlerini buluşturarak, aynı zamanda sanatın evrensel yönünü de bizlere gösterdiler. Sayın Nejat Çuhadaroğlu ve Sayın Süleyman Saim Tekcan işte bu sanat muhafızlarının, sanat gönüllülerinin öncülerindendir" diye konuştu.`TÜRK KÜLTÜR VE SANATINA SAHİP ÇIKAN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUM`Erdoğan, Çuhadaroğlu`nun 30 yıl boyunca bin bir zahmetle topladığı eserleri Hisart Canlı Tarih Müzesi`nde bir araya getirdiğini, Tekcan`ın öncülüğünde kurulan İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi`nin ise 100 ülkeden 2 bine yakın önemli sanatçının eserlerine ev sahipliği yaptığını dile getirdi. Mim Sanat Akademisi`nin ise Türk süsleme sanatları ve plastik sanatlar alanlarındaki eserleri ile milli kültürün zenginleşmesine katkı sunduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu müzede merhum Süheyl Ünver hocamızdan alınan ilhamla 2011 yılından beri en yetkin hocaların nezaretinde, Türk sanatlarının yenilikçi üstatları yetiştiriliyor. Hayatlarını vakfederek elde ettikleri becerileri, ürettikleri eserlere ve insanlığa kazandırdıkları özgün değerlere yansıtan hocalarımızın hakkını ne yapsak, ne söylesek ödeyemeyiz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu sanat üstatlarımızın şahsında Türk kültür ve sanatına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum. Hocalarımızın açtığı bu yolda gençlerimizin Türk kültür ve sanatını dünyada hak ettiği yere getirene kadar yürümeye devam edeceğine inanıyorum" değerlendirmesini yaptı.Erdoğan, kültürün korunması ve geliştirilmesinde sanat eserlerinin önemini herkesin iyi bildiğini, ancak kültür ile ilgili tartışmalarda maalesef o kültürün taşıyıcısı olan dilin ihmal edildiğine dikkati çekti. Türkiye`de kültür meselesinin ekseriyetle bizzat işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendirildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Oysa bir milleti maziden atiye taşıyan kültür ise o kültürün en önemli unsuru da dildir. Kültür dil kalıbında şekillenip, dil kalıbında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve medeniyet de olmaz" dedi.`TÜRKÇEMİZ TARİHİN EN BÜYÜK KATLİAMINA MARUZ BIRAKILMIŞTIR`Konfüçyüs`e "Bir memleketi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?" diye sorulduğunda filozofun "İşe dil ile başlar, önce dili düzeltirdim" diye yanıt verdiğini hatırlatan Erdoğan şu mesajları verdi: "Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştiremeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Bu acı gerçeğe rağmen halen dil meselesine yeterince eğilmiyoruz. İşte caddelerde böyle dolaştığınız zaman dükkanları, marketleri gördüğünüzde bakıyorsunuz bizim dil nerede? Buralarda bizim dil yok. Bambaşka şeyler var. Tabelalarda bambaşka şeyler var. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz. Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçe`ye hak ettiği ihtimamı göstermiyoruz. Bunda elbette bir dönem özleştirmecilik adı altında dilimizin çoraklaştırılmasının, sığlaştırılmasının, kısırlaştırılmasının payı bulunuyor. Dilde sadeleştirme niyetiyle çıkılan yolda Türkçemiz tarihimizin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Asırlar boyunca kullana kullana Türkçeleştirdiğimiz kelimelere getirilen yasaklar, iddia edildiği gibi dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya yetmemiştir. Bilakis dil cellatlarının elinde güzel Türkçemiz bir müddet sonra bizzat Gazi`nin ifadesiyle bir çıkmaza saplanmıştır."`DİLDE MÜSTEVLİLERİN ADETA MAHKUMU DURUMUNDAYIZ`Türkçe`de zengin kelime birikiminin tasfiyesiyle ortaya çıkan boşluğu bir dönem Fransızca, son dönemde de İngilizce kökenli ifadelerin doldurduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi: "Bugün geldiğimiz noktada gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup anlayamaz durumdadır. Sadece gençlerimiz değil, üniversite mezunu insanlarımız bile 70- 80 sene evvel yazılan eserleri okurken zorluk çekiyor. Çoğu insan bırakın Yahya Kemal`i, Ömer Seyfettin`i, Fuat Köprülü`yü, Ziya Gökalp`i nispeten daha sade eserler bırakan Necip Fazıl`ı, Peyami Safa`yı, Tanpınar`ı dahi sözlük yardımı olmadan anlayamıyor. Bu vahim tablo son yıllarda kullanımı giderek yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmektedir. Forward etmek, set etmek, aksiyon almak gibi ne Türkçe`ye ne de İngilizce`ye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır, ben de anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle uydurulan ve ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumundayız. Elbette başka dillerden kelime almak kusur değil, aksine bir zenginliktir. Dilin sesi ve cümle yapısını, yani Türkçenin mayasını bozmadığı sürece bundan bir beis yoktur. Halbuki Türkçe fiiller ve kelimeler yerine yabancı dillerdeki karşılıkları ikame edilmekle kalmıyor, asıl Türkçemizde olmayan zaman ve cümle yapılarıyla dilimizin özü tahrip ediliyor. Bu tuhaf dilin toplumun belli kesimleri arasında saygınlık meselesine dönüşmesi, meselenin başka bir halidir."`BİR KÜLTÜR DAVAMIZ VARSA, ÖNCELİKLE TÜRKÇE`DEN BAŞLAMAMIZ GEREKİYOR`Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde siyasetten sanata, beşeri ilişkilerden eğitime kadar pek çok alanda karşılaşılan sıkıntıların temelinde dil meselesinin olduğunu vurgularken, "Bu sorunu çözmeden, dilimize hak ettiği değeri göstermeden diğer konularda mesafe alamayız. Şayet millet olarak bizim bir kültür davamız varsa öncelikle Türkçe`den başlamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıktığımız sürece, kimliğimize, tarihimize, sanatımıza sahip çıkacağımıza inanıyorum. Türk dilinin konuşulduğu coğrafyalarda yürüteceğimiz çalışmalar için öncelikle kendi dilimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bu bakımdan geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan, yabancı dillerin istikası karşısında Türkçemizi korumak, zenginleştirmek ve geliştirmek olacaktır. Çünkü yaşayan bir varlık olan dil, her canlı gibi emek ister, beslenmek, korunmak, geliştirmek ister. Bu konuda siyasetçilerden bilim adamlarımıza, gazetecilerden üniversite hocalarımıza, ailelerden öğretmenlerimize kadar birçok kesime önemli görevler düşüyor. Kültür ve sanat insanlarımız başta olmak üzere tüm kalem ve kelam erbaplarımızdan dilimize sahip çıkılmasını bekliyorum. Dil meselesinin siyaset ve ideoloji üstü bir konu olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum" görüşünü ifade etti.Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerini sahiplerine takdim etti. 2019 yılı özel ödüllerine, Antakya Medeniyetler Korosu Derneği ile Odunpazarı Modern Müzesi, 2020 yılı özel ödüllerine ise Hisart Canlı Tarih Müzesi, İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi (İMOGA) ve Mim Sanat Akademisi layık görüldü.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Aslıhan ALTAY KARATAŞ