Koronavirüs salgınında alınan tedbir kararlarının ardından vaka sayıları hızla düşerken, kısıtlamaların ne zaman kaldırılacağı merak konusu oldu. Kısıtlamalarla ilgili görüşlerini paylaşan Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Kısıtlamaların amaçlarından biri de hastanelerin yoğun bakım yataklarının boşaltılması ve sağlık çalışanlarının üzerindeki yükün daha da azaltılmasıydı. Şahsi kanaatim; aralık ayından itibaren uygulanan kısıtlamalarla başarılı olundu ama bu kısıtlamaların hafifletilmesi süresince yapılan işlerin sonucunun kalıcı olması için kurallara uyma konusunda bıkkınlık ve umursama gibi durumlara dahil olmadan bu sürecin net bir şekilde devam ettirilmesi gerekiyor" dedi.
Sabah`tan Zeynep Akbaş`ın haberine göre, kısıtlamaların hafifletilmesine yönelik dün ilk adımın atıldığını aktaran Oğuztürk, "Özellikle 8. ve 12. sınıflardaki sınava girecek öğrencilerin yüz yüze eğitimi konusunda özel kuruluşlarla ilgili bir süreç başlatıldı. Bu anlamda, kısıtlamaların vaka sayılarındaki etkisiyle doğru orantılı bir karar diyebiliriz. Benim de şahsi kanaatim; kısıtlamaların azaltılması sürecinde önceliğin üretim ve eğitim alanında olmasıdır. Kişisel olarak kısıtlamaların ancak şubat ayının sonundan itibaren hissedilir derecede ortaya çıkabileceğini düşünüyorum" ifadelerine yer verdi.
Normalleşmenin adım adım olacağını ve önceliğin eğitim ve üretim sektörlerine verilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Kısıtlamaların kaldırılmasındaki en önemli belirteç; günlük vaka sayısı, günlük hasta sayısı, günlük vefat eden insan sayısının ciddi anlamda azalmasıyla sağlanacaktır. Hala vefat eden kişi sayılarımız ve hasta sayılarımız arzu edilen seviyede değil. Günlük vaka sayılarının binlerin altına inmesiyle ciddi anlamda esnemeler karşımıza çıkacaktır. Kurallara uyma konusunda bıkkınlık ve umursamama durumu olursa vaka sayıları hızlı bir şekilde uzayabilir. Vaka sayılarının uzamasıyla da kısıtlamaların esnetilmesi kararları olumsuz etkilenebilir. Bence, en az 2021 sonbaharına kadar parça parça esnemeler olsa bile salgına karşı kendimizi dikkatli bir şekilde korumamız gerekecek." şeklinde konuştu.
"Salgınla ilgili elimizde üç tane kural vardı. Bunlar; maske, mesafe ve hijyendi. Şimdi dördüncüsü de eklendi" diyen Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, sözlerine şöyle devam etti: "Bir milyonu aşkın kişiye aşı yapıldı. Elimizdeki önemli silah şu an aşı. Önümüzdeki günlerde gelecek aşıların toplumun diğer kesimlere de uygulanması neticesinde elimizi güçlendiren bir sürecin başlangıcı olacak. Aşı uygulamaları başlasa bile maskeyi çıkarmayacağız, mesafemize dikkat edeceğiz. Bunun sebebi; aşıda ikinci dozun uygulanmasından 10 gün sonra tam bir koruyuculuk sağlanıyor. Bu nedenle `Aşı yaptırdım rahat davranabilirim` gibi bir düşünceye kapılırsak bu durum oldukça sıkıntılı olacaktır"
Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Yapılan aşılardan 40 gün sonrası mücadelede yeni kazanımlar sağlayacağımızı düşünürsek bahar aylarında da yine mücadelenin ciddi anlamda devam etmesi sonucuna ulaşmış oluruz. Ne kadar çok aşı yapılırsa yapılsın yapılan her aşıdan 40 gün sonra o kişinin mücadelesi başarılı bir sürece erişmiş oluyor. 1 milyon kişilik aşılama sonrasında, bu bir milyon kişinin aşıdan tam faydalanma göreceği tarih Mart ayının başlarına denk geliyor. Bu nedenle bizim için şubat ayı da hastalık oluşma açısından ve yeni vakaların oluşması açısından riskli bir ay. Şubat ayının sonundan itibaren ben esnemelerin hissedilir derecede ülke insanlarının menfaatine olacak şekilde başlayabileceğini düşünüyorum. Okullardaki uygulamalar, eğitime nefes aldırıcı yaklaşımlar bunlar arasında sıralanabilir. Şahsi düşüncem, kısıtlamaların kaldırılmasında eğitim ve üretim sektörünün diğer sektörlerden ön planda tutulması daha faydalı olacaktır." dedi.
Oğuztürk, "Maskeyle uzunca bir süre yaşamaya devam edeceğiz. Bu kabul etmemiz gereken bir gerçek. 2021 yılının sonbaharına kadar koronavirüsle mücadele edeceğiz ve bu sürede maske, mesafe ve hijyen kuralları aşıyla birlikte en önemli silahımız olacak. 2021 yılı sonbaharından sonra da maskeden kurtulacağımızın bir garantisi yok" dedi.
Aşı uygulamalarında antikor oluşma süresine dikkat çeken Prof. Dr. Hakan Oğuztürk," Altı gün önce koronavirüs aşısı olan bir kişinin bazı şikayetlerle gelip koronavirüs olduğu anlaşıldı. Böyle tek tük örnekler var. Aşı olduktan sonra henüz antikor gelişmeden kurallara uymadığı için koronavirüse yakalananlar var. Antikor seviyesi hemen oluşmuyor. Aşı olanlara şu uyarıyı özellikle yapıyoruz: "Bu aşı sizi hemen yüzde yüz korumayacak!". Maske, mesafe, hijyen kurallarının ikinci dozdan 10 gün sonrasına kadar devam ettirilmesi büyük önem taşıyor" dedi.
Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Aşı büyük oranda koruyucu ancak yüzde yüz korur diyemeyiz. Aşı tek çözüm değil en güçlü çözümdür. Aşıyı ülkemiz insanlarının tamamına yaptırana kadar bu hastalık aramızda dolaşmaya devam edecektir. Hastalığı geçirse de aşı olsa da insanların maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyma konusunda titiz olması gerekiyor. Mücadelede kalıcı başarı ancak bu şekilde sağlanır. Yoksa vaka sayılarının düşmesi, hastaneye yatış oranlarının azalması gibi başarılar kalıcı olmayabilir. Ayrıca kısıtlamaların gevşetilmesi sürecinin de uzamasına neden olabilir. Eskiye özlem güzel bir duygu ama bunun gerçek olması için bizim bıkkınlık ve umursamama durumlarını aklımızdan çıkarıp kurallara istisnasız dikkat etmemiz gerekiyor." dedi.
HES kodunun koronavirüs ile mücadelede büyük önem taşıdığına vurgu yapan Prof. Dr. Hakan Oğuztür, aşı olanların kısıtlamalardan muaf edilip edilmeyeceği konusunda görüşlerini şu şekilde paylaştı: "Aşı yapılanların antikor seviyesine bakılması bir kriter olabilir. Antikor seviyesi oluşmadan bu sürece dahil edilmeleri doğru değil. Aşı yaptıran kişiler hemen ertesi gün kısıtlamalardan muaf edilmemeli en az 40 günlük bir süreç olabilir. DSÖ, bu olaya çok sıcak bakmadı. Denilenlere göre, aşı olan kişilerin serbest dolaşım hakkına sahip olması gerekliliği, bazı kısıtlamalardan muaf tutulsun gibi yaklaşımlar tartışıldı ancak şu an bizim ülkemizin gündeminde değil"
Bir hafta önce aşı olan Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Aşının nadir görülen yan etkilerinin olduğu biliniyor. Aşı yapılan yerde kızarıklık, ağrı, şişlik, baş ağrısı, halsizlik olabileceği vurgulanıyor. Sevinerek söyleyebilirim ki aşı olduktan sonra nadir görülen yan etkiler dahil ben de hiçbir yan etki görülmedi. Aşı uygulamasının üzerinden bir hafta geçti bu sürede aşıya ait hiçbir yan etki yaşamadım. Şunu da belirtmek isterim ki, aşı yaptırdıktan sonra ciddi yan etkiyle acilimize başvuran bir hastamız da olmadı." dedi.