Yazar Savaş Barkçin, Dersaadet Konuşmaları`nda Anadolu irfanını ve irfan geleneğinin kaynaklarını anlattı.
Fatih Belediyesinin kültür sanat etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen söyleşi, YouTube ve Facebook hesaplarında yayınlandı.
Etkinliği yöneten Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, Anadolu irfanının çokça konuşulan bir kavram olduğunu buna rağmen çok fazla bilinmediğini söyledi.
Savaş Ş. Barkçin ise iman ehli olan, yani Allah`a kul olan birinin dünyasında ve kişiliğinde "irfan" kavramının mutlaka olması gerektiğini belirtti.
"İlim ve hikmet aramak seyyah olmayı gerektirir"
En son okuyucuyla buluşan "Anadolu İrfanı" kitabının Aşık Veysel, Aşık Paşa ve Şeyh Galip`in şiirlerinden yola çıkarak irfanı anlatma çabasının bir sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eden Barkçin, şunları kaydetti:
"Bu üç ismi bir araya getireyim ve bunun üzerinden irfanı anlatmak istedim. `Biz kimiz? Kendimiz diyoruz, kendimiz dediğimiz şey nedir? Bunu şiir üzerinden anlayabilir miyiz? Bu üç ayrı dönemin, üç ayrı çok önemli şairinin terennümünden bir sonuç çıkarabilir miyiz?` diye düşündüm.
Kitabın başına da irfan kavramını anlatan Anadolu İrfanı başlıklı uzun bir girizgah yazdım. Bugün Anadolu dediğimiz acaba tarihi olarak gerçekten Anadolu denilen yer mi? Yoksa cumhuriyetin sınırları çizildikten sonra bize benimsetilen `Sizin zaten vatanınız hep burasıydı. Bu sınırın bir milimetre ötesinde bizimle bir alakası olmayan insanlar yaşıyor` denilen yer mi? Bu yabancılaşmayı da biraz kırmak için Anadolu kavramının coğrafi olarak nereye işaret ettiğini, aslında ne olduğunu, muhaceretin yani göçmenliğin bizim geleneğimizin çok önemli mihenk taşı olduğunu çünkü ilim ve hikmet aramanın seyyah ve seyyal olmayı gerektirdiğini biraz hissettirmeye çalıştım. Hatta Mevlana, Farabi, Nabi ve Hayali gibi isimlerden örnekler verdim."
Ariflerin eskiden yaşadığı, bugün olmadıkları ön yargısının doğru olmadığına değinen Barkçin, "Allah`ın dostları biter mi? Allah bitiyor mu ki dostu bitsin? Konferans ve derslerimde özellikle bu devirden de irfanı yansıtan insanlardan hep örnek vermeye çalışırım. Mesela en çok örnek verdiğim insanlardan biri Sezai Karakoç abidir. Neden? Şiirde Şeyh Galip Dede kendi zamanında hangi manayı hangi kulluğu seslendiriyorsa bugünün üslubuyla onu seslendiriyor." şeklinde konuştu.
"Mevlana, Yunus Emre, Şeyh Galip vaaz vermedi, sohbet etti"
Barkçin, sohbet ile vaazın farklı şeyler olduğunu dile getirerek, "Vaiz Allahutaala`yı, Resulallah Efendimizi, ahireti dünyaya anlatan adama denir. Bir de sohbet diye bir kavram var. Ona vaaz denilmiyor. Yani Mevlana hazretleri, Yunus Emre, Şeyh Galip Dede Hazretleri hiç vaaz vermedi, sohbet etti. Sohbet ne demek? Kendini içine katarak konuşmak demek, muhabbet üzere konuşmak demek, mecburiyet üzere değil." değerlendirmesinde bulundu.
Her bölgede tarih boyunca konuşulan yaygın ortak dillerin bulunduğu bilgisini veren Barkçin, "Farsça onlardan biri çünkü Türkler Orta Asya`dan Bişkek`ten Türk Hava Yolları uçağına binip İstanbul`da inmediler. Buraya nereden geldik biz? Bin sene İran ve Turan üzerinden geldik. Bu nedenle bugün İran`ın yüzde ellisi Türk ve Türkçeyi herkes biliyor. Yani Farslar da bilir çünkü orada da Türkçe yaygın ve tarihi bir dil. Dolayısıyla sen de Farsçayı biliyorsun çünkü yan yana yaşıyorsun. Aynı şey Selçuklu`da da öyleydi. Yani halk tabakası da Farsça biliyordu." dedi.
"Mesele dedikodusunu yapmak değil içinde olmak"
İrfanın bir coğrafya, söz sanatı, belli bir siyasi sınır, felsefi alan veya edebiyat alanıyla sınırlandırılamayacağını vurgulayan Barkçin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizde felsefe arayanlar felsefe bulamazlar. Gidelim kütüphane raflarında, `Felsefe bölümü nerede?` Şu bilmem ne rafında. Gidersin oraya alfabetik sıraya göre bir sürü filozof isimleri, öyle bir şeyi bizde bulamazsın. İslam geleneğinde öyle bir şey yok. Niye yok çünkü söylediklerini yapıyorlar. Evet onu hayatta bulacaksın. Tefekkürü şiirde bulursun, devlet adamlığında bulursun. Tefekkürü şu cumbada, kuş evinde, sadaka taşında, insanların adetlerinde bulursun, tevhit hayata o kadar yansımış.
Ve asıl insanın takdir etmesi gereken şey budur. Yani insanlar herhangi bir eğitimi olmadan, herhangi bir kavramsal çerçeveleri olmadan, günlük işlerinde ve hayatlarında kavramsal çerçeveyi çok iyi bildiklerini sananlardan çok daha fazla Allah`a yakın işlerle uğraşıyor. Mesele bu, dedikodusunu yapmak değil içinde olmak."
Yazar Barkçin, insanoğlunun çok özel bir varlık olduğunu ve Allah`ın bereketini özellikle kendisi için niyet edenlerin üzerinden hiçbir zaman eksik etmediğini vurguladı.
Barkçin, "Biz O`nun eseriyiz. Yani biz eğitim sisteminin eseri değiliz, Ben eğitim sisteminin defosuyum. Eğitim sisteminin iyi okullarından yetişmiş olabiliriz ama kusura bakmayın hiçbirisinde de bize bunlar öğretilmedi. Kimse bize irfandan bahsetmedi hiçbir yerde. Dolayısıyla mektepten ziyade muallim, okuldan ziyade öğretmen ve onu da yapabilmek için hürmet. Bizde şu anda en çok erozyona uğrayan şey hürmet. Büyüğe, insanlara, tanıdığına tanımadığına, canlıya cansıza, Allah`a hürmet. Allah`a hürmet edince kelamına hürmet, Resulüne hürmet, Allah`ı sevenlere hürmet." diye konuştu.
Hürmeti öğrenmenin geleneksel kurumlar aracılığıyla mümkün olduğuna işaret eden Barkçin, "Gönül ocakları, gerçek tasavvuf ehli var. Her şeyin sahtesi olduğu gibi tabii tasavvufun da sahtesi olabilir, şaşırmayın. İnsanlar kötüyü örnek göstererek ondan kaçmıyorlar. `Bir doktora gittim beni çok kötü ameliyat etti ben bir daha hiç ameliyat olmayacağım` diyen kimse yok. İyisini bulmaya çalışıyor, onda yeniden ameliyat olmaya çalışıyor. Doktorda bunu ayırt ediyorsun, gönül doktorlarında da ayırt et, biraz orada da uyanık ol. Yani hayatta gol yemiyorsun, gol atıyorsun sürekli, burada da gol yeme. Ayırt edecek bir izan, fikir mutlaka Allahutaala vermiş." ifadelerini kullandı.
Gönüllü teşkilatların da gönül ocakları gibi Anadolu irfanında önemli bir yere sahip olduğunu kaydeden Barkçin, "Gönüllü teşkilatları da maalesef binalara, tabelalara, yayınlarına, web sitelerine indirgediğimiz için onun da insan merkezli olduğunu unutuyoruz." dedi.
Savaş Barkçin, "Peygamber Efendimizin sünneti rehber, o yüzden sünneti çok iyi öğrenelim. Allah`a hürmeti esas alalım, yaptığımızı Allah için yapalım. Hikmet, müminin alemdeki enginliğini gösteren bir ilke. Hikmet olmadan irfan olmaz, irfan olmadan hikmet olmaz. Her yerden bir kıymet devşirebiliriz. Fakat şunu unutmayalım o kıymet bizim kapımızda mayalanır. Elin kabında kendi hamurunu mayalayamazsın." değerlendirmesini yaptı.
Mostar Yayınevinden geçen aylarda çıkan "Anadolu İrfanı" kitabını okuyucuyla buluşturan Barkçin, ayrıca "Tevhid ve Hayat" ile "Tevhid ve Sanat" başlıklı bol görselli iki eserin de çalışmalarına başladığı bilgisini verdi.
Kaynak: Anadolu Ajansı / Ahmet Esad Şani