Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çankaya Köşkü'nde Avrupa Birliği (AB) ülkeleri büyükelçileri ile bir araya geldi. Burada konuşan Erdoğan, geride kalan yılda koronavirüs salgını başta olmak üzere birçok zorlukla hep birlikte mücadele ettiklerini, salgının daha şimdiden dünyanın hemen her ülkesinde izleri yıllarca silinmeyecek derin acılar bıraktığını belirtti. Salgının son haftalarda dünya genelinde yeniden ivme kazanmasına rağmen aşı çalışmalarında elde edilen başarıların umudu artırdığını söyleyen Erdoğan, "Farklı kaynaklardan temin ettiğimiz aşıları vatandaşlarımıza gönüllük esasına dayalı olarak uygulamaya yakında başlıyoruz. İnsan deneyi aşamasında olan yerli aşılarımızı gerekli onayların ardından inşallah milletimizle birlikte tüm insanlığın hizmetine sunacağız. 2021’in bu musibetten kurtulmamıza vesile teşkil etmesini ve küresel ekonomik toparlanmanın başladığı bir sene olmasını temenni ediyorum" dedi.
'YUNANİSTAN'I GERGİNLİĞİ TIRMANDIRMAKTAN VAZGEÇMEYE DAVET EDİYORUZ'
Akdeniz'in ülkeleri birbirinden ayıran değil, birbirine yakınlaştıran, birleştiren, işbirliğini güçlendiren bir deniz olması gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Akdeniz Cezayir'den Mısır'a, Libya'dan Tunus'a, Filistin'den İsrail'e Türkiye'den Yunanistan'a, İtalya’dan İspanya’ya kadar tüm ülkeleri ve halklarıyla büyük ailemizin çatısı, ortak yuvasıdır. Doğu Akdeniz'i bir rekabet alanı olmaktan çıkartıp uzun vadeli çıkarlarımıza hizmet edecek bir işbirliği havzası haline getirmeliyiz. Gündeme getirdiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı'nın da bu amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz. Ayrıca Kıbrıs Türkleri dahil, tüm tarafları bir araya getirecek bir enerji işbirliği forumu kurulmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz. Yunanistan NAVTEX ilanı gibi amacı belli bir uluslararası imkanı sahaların sadece yüzde 10'unu kullanarak yeni bir gerginlik sebebi haline dönüştürecek kadar ileri gitmiştir. Son yıllarda hava sahası ihlallerini ve gayri askeri statüdeki adaları özellikle hukuka aykırı faaliyetlerini artıran Yunanistan'ı gerginliği tırmandırıcı faaliyetlerinden vazgeçmeye davet ediyoruz. Komşumuz Yunanistan ile 25 Ocak’ta başlayacak istikşafi görüşmelerin inşallah yeni bir dönemin habercisi olacağına inanıyorum" diye konuştu.
'AB'NİN VERDİĞİ TAAHHÜTLERİ YERİNE GETİRMESİNİ BEKLİYORUZ'
Erdoğan, AB'nin hem bu konularda hem de Kıbrıs meselesinde samimi bir özeleştiri yapması gerektiğini belirterek, "AB Kıbrıs'ta 2004 yılında çözüme 'hayır' diyen Rum tarafını tam üyelikle ödüllendirirken referanduma 'evet' diyen Kıbrıs Türküne verdiği taahhütleri unutmuştur, bunları da yerine getirmesini bekliyoruz. Son dönemde A'’nin Kıbrıs Türk tarafıyla üst düzey hiçbir teması olmamıştır. Hal böyleyken AB Kıbrıs meselesinin çözümünde nasıl kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir? Kıbrıs'ta iki devletli model dışındaki alternatiflerin çözüm olmayacağını, yarım asırlık müzakere tarihinden alınan dersler açıkça gösteriyor. Kıbrıs'ta başarısız olmuş modelleri tekrar tekrar konuşmak yerine, yeni ve gerçekçi alternatifleri tartışmamız gerekiyor. Akdeniz'den komşumuz olan Fransa ile ilişkilerimizi vizyoner bir yaklaşımla yeniden ele alarak gerilim hattından kurtarmak istiyoruz. Son dönemde bu çerçevede her iki tarafça atılan adımları memnuniyetle takip ediyoruz" ifadesini kullandı.
'TAM ÜYELİKTEN HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEDİK'
Erdoğan, Türkiye'nin bin yıldır Avrupa ülkeleri ile ortak bir coğrafyayı paylaştığını, aynı medeniyet havzasından beslendiğini dile getirdi. Erdoğan, "Türk tarihini Avrupasız okumak nasıl mümkün değilse, Avrupa tarihini de Türkiye'siz anlamak mümkün değildir. Millet olarak geleceğimizi Avrupa ile birlikte tasavvur ediyoruz. Bu anlayışla yaklaşık 60 yıldır birliğe tam üyelik mücadelesi veriyoruz. Bu süreçte karşılaştığımız onca çifte standarda ve haksızlığa rağmen nihai hedefimiz olan tam üyelikten hiçbir zaman vazgeçmedik" dedi.
2002 yılında verdikleri söze sadık kalarak son 18 yılda hak ve özgürlükleri genişletme noktasında tarihi nitelikte adımlar attıklarını ifade eden Erdoğan, "Mevcut Anayasamızın 3'te 2'sini değiştirerek darbe dönemlerinin izlerini büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Darbelerle cuntalarla siyasete anti demokratik müdahalelerle maruf bir ülkeyi ileri demokrasi rayına oturttuk. Sivil siyasetin önündeki engelleri kaldırdık. Ülkemizde sessiz bir devrime imza attık ve bunu AB üyesi ülkeler Türkiye'nin sessiz devrimi olarak nitelemişlerdir. 18 yıllık iktidarımızda, sokak olaylarından teröre, vesayetten 15 Temmuz kanlı darbe girişimine, demokrasimize yönelik saldırıları püskürtmemizde bu sessiz devrimin çok büyük payı vardır. Bugün elini vicdanına koyan herkes 18 sene öncesine göre Türkiye’nin demokrasiden hukuka her alanda hayal dahi edilemeyecek derecede ileri bir konumda olduğunu görebiliyor" diye konuştu.
'NASIL OLUYOR DA, RAHAT RAHAT CİRİT ATABİLİYORLAR'
Erdoğan, Türkiye'nin 15 temmuz darbe teşebbüsü ve terörle mücadelede Avrupa'dan beklediği destek ve dayanışmayı göremediğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Daha vahimi 15 Temmuz gecesi kimi Avrupalı siyasetçiler adeta darbeye çanak tutan bir tavır sergilemişlerdir. Darbe gecesi 251 vatandaşımızı şehit eden FETÖ'cü teröristler bugün birçok Avrupa ülkesinde hiçbir tahkikata uğramadan hayatlarını devam ettiriyor. Aynı şekilde bölücü terör örgütü mensupları Avrupa'nın göbeğinde şahsımı, milletimizi ve ülkemizi en aşağılık şekilde hedef alan sözde protesto eylemleri düzenleyebiliyor. Daha ileri gidiyorum. Strasburg'da, Brüksel'de çadırlar kurmak suretiyle, hatta oralarda konferans verebilecek seviyede bunlara kapılar açılabiliyor. Hukukla demokrasiyle özgürlükle müttefiklikle asla bağdaşmayan bu tablonun milletimizde oluşturduğu infialin Avrupalı dostlarımız tarafından yeterince kavranamadığı anlaşılıyor. Nasıl oluyor ki bu tür teröristlere Avrupa Konseyi'nin de AB'nin de kapıları açılıp, oralarda bunlar rahat rahat cirit atabiliyor? Türk insanının AB'ye ve Avrupa değerlerine olan inancının zayıflamasının temel nedeni işte bu tablodur."
'OLUMLU GÜNDEMİN ANAHTARI 18 MART MUTABAKATI’NIN GÜNCELLENMESİDİR'
Türkiye'nin tam üyeliğinin, kültürel ırkçılıkla mücadelede de birliğin elini güçlendireceğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ülkemizin 60 yılı bulan üyelik süreci nasıl bizim için stratejik bir tercihse, AB'nin ülkemizi tam üyeliğe kabul etmesi de birliğin geleceği açısından ontolojik bir tercih olacaktır? Brexit ile beraber artan belirsizlik ancak Türkiye’nin Avrupa ailesinde hak ettiği yeri almasıyla giderilebilecektir. Biz ülke olarak uzun vadeli bir bakış açısıyla olumlu gündem oluşturmak ve ilişkilerimizi yeniden rayına oturtmak için hazırız. Avrupalı dostlarımızın da aynı iradeyi sergilemesini bekliyoruz. Bu olumlu gündemin anahtarı 5'inci yılını doldurmakta olan 18 Mart Mutabakatının güncellenmesidir. Güncellemenin göç konusunda değişen gerçekleri göz önüne alacak, ilişkilerimize güven ve ivme kazandıracak şekilde yapılması gerekiyor. Geçtiğimiz yıl mart ayında Sayın Konsey ve Komisyon Başkanları ile Brüksel'de yaptığımız görüşmede mutabakatın güncellenmesi konusunda anlaşmıştık. Türkiye olarak biz bu anlaşma doğrultusunda üzerimize düşeni yaptık, güncellenmiş önerimizi ilettik ama henüz Avrupa bakanlarından tekliflerimize cevap alamadık. Düzenli Türkiye AB zirvelerini ve üst düzey diyalog toplantılarını da yeniden başlatmakta fayda görüyoruz. Bunların ahde vefa ilkesinin gerektirdiği adımlar olduğuna inanıyoruz."
'GÖZLERİNİN YAŞINA BAKMAYIZ, GEREĞİNİ YAPARIZ'
Erdoğan, Türkiy'’nin sadece Suriye kökenli 4 milyona yakın insanı misafir ettiğini, sınırları ötesindeki 5 milyon ihtiyaç sahibine düzenli yardım ulaştırdığını dile getirdi. AB'nin bir ülkeye 100 bin sığınmacı için 3 milyar avro destek verirken, Türkiye'deki 4 milyon sığınmacı için 3 artı 3 milyar avroluk taahhüdünü bile tam olarak yerine getirmediğini kaydeden Erdoğan, "Buna rağmen Türkiye göçün ortak yönetimi konusunda aynı iradeyi tekrar sergilemeye hazırdır. Gümrük Birliği'nin (GB) güncellenmesi, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması ve üyelik müzakerelerimizde mesafe kat edilmesi de 18 Mart Mutabakatı'nın parçasıdır. Vize serbestisi aslında 2020'nin konusu değil, 2014'ün sonuna kadar çözülmesi gereken bir sözdü ama yapılmadı. Ve şimdi 2020 bitti, 2021'deyiz. Güvenlik ve terörle mücadele alanında da işbirliğimizi ilerletmeliyiz. DEAŞ ile mücadele deniyor. Soruyorum; Türkiye'den başka DEAŞ ile mücadelede onurlu, şahsiyetli bir mücadele veren ülke var mı, AB ülkeleri içinde? Bu mücadeleyi de en onurlu şekilde veren Türkiye. Biz hiç gözlerinin yaşına bakmayız, nerede bulursak orada gereğini yaparız" dedi.
'DOST ACI SÖYLER, AMA GERÇEĞİ SÖYLER'
Avrupa'yı teröristlere destek vermekle eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "PKK/YPG aynı şekilde mücadelemiz sürerken maalesef batılı dostlarımız, onları kendi ülkelerinde barındırıyor. Onları gerekli destekleri veriyor. Kusura bakmayın açık ve net konuşuyorum. Dost acı söyler, ama gerçeği söyler. Ben gerçeği söylemek mecburiyetindeyim. Çünkü, şu anda müzakereci bir ülke olarak Türkiye bunları sizinle paylaşmazsa bilesiniz ki yarın aynı bela sizin de başınıza gelecektir. Avrupa'nın ve NATO'nun güneydoğu sınırlarının dolayısıyla da güvenliğinin Türkiye'nin doğu ve güneydoğusundan başladığını hatırlatmak isterim. Hepinizle NATO'da beraberiz. NATO'da birlikte olduğumuza göre bu mücadeleyi de beraber sürdürmemiz gerekmez mi? Bunu da beraber sürdürmemiz gerekir. Terörle mücadelede biz hiçbir NATO ülkesini yalnız bırakmadığımıza göre acaba neden NATO'nun diğer ülkeleri bizi terörle mücadelede yalnız bırakıyor? Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG var mı? Var. DEAŞ var mı? Var. Peki Suriye'deki gerek koalisyon ülkeleri olarak Almanya, Fransa, İngiltere bu mücadelemizde, hatta Amerika bu mücadelemizde bizim yanımızda yer aldılar mı? Almadılar. Binlerce TIR silah, mühimmat, araç gereç, bunlar terör örgütlerine gönderildi. Ve terör örgütlerine bunlar verildi. Terör örgütleri bunlarla bize savaş açtı ve biz bir NATO ülkesi olarak bunlarla bu şekilde savaştık, savaşıyoruz ve savaşacağız. Geri durmak yok" diye konuştu.
'TÜRKİYE 44 GÜNDE GERÇEKLEŞTİRDİ'
Türkiye'nin Dağlık Karabağ'da 30 yıllık bir gecikmeyle de olsa adaletin tecelli etmesini, bölgenin hasret çektiği istikrara kavuşmasını sağladığını belirten Erdoğan, "30 yıl Minsk Üçlüsü'nün çözemediği ve oradaki Azeri soydaşlarımızın kendi topraklarından adeta kovulduğu, oralardan sürgüne gönderildiği bu insanların yeniden topraklarını kazanmasına yardımcı olduk. 30 yılda Minsk Üçlüsü'nün başaramadığını verdiğimiz destekle Türkiye 44 günde gerçekleştirmiştir. Tüm bu konular objektif ve stratejik bir bakış açısıyla ele alındığında AB ile Türkiye'nin çıkarlarının örtüştüğü görülecektir. 2021 senesini AB Türkiye ilişkileri bakımından başarıya tahvil etmek bizim elimizdedir. Ön yargılar veya korkular yerine uzun vadeli bir bakış açısıyla hareket ettiğimizde bunu başarabileceğimize inanıyorum. Sayın Michel ve Sayın von der Leyen'i ay sonunda Türkiye'de misafir edeceğiz. Kendileriyle bu konuları etraflıca ele alacağız. Dışişleri Bakanım da bu ziyaret öncesinde 21 Ocak’ta Brüksel’de temaslarda bulunacak" dedi.
'REFORMLARI KAMUOYUYLA PAYLAŞACAĞIZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hukuk ve ekonomi alanında yeni reformların hazırlıkları içinde olduklarını ifade ederken, şöyle konuştu:
"Son aşamasına gelen çalışmaları yakında kamuoyumuzla paylaşacağız. Bu çerçevede Reform Eylem Grubunu da toplayarak kapsamlı bir değerlendirme yapacağız. Ve temennim odur ki 6 ay gibi bir aralıkla, sizlerle de bir araya gelmeyi önemli görüyorum. Bu toplantıları yapmak suretiyle istiyorum ki bu buluşmalarda çok daha bu münasebetleri güçlendirelim. Bu adımları atalım ve bu adımları atarak sizler de adeta ülkelerinizi enforme edin. Tüm kurumlarımızın katkılarıyla 2021-2023 arası AB Ulusal Eylem Planımızı güncelledik. Bu süreçte sizden gerek Brüksel'e gerek başkentlerinize yapacağınız yönlendirmelerle Türkiye AB ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmasına destek vermenizi bekliyoruz."