TG Expo tarafından düzenlenen, kültürel miras bilincinin artması ve korunması gibi konuları kendisine sosyal misyon edinen Expo Heritage önceki gün İstanbul, Lütfi Kırdar Kongre ve Sanat Merkezi’nde başladı. Fuar kapsamında düzenlenen Arkeoloji ve Sanat Yayınları Editörü Nezih Başgelen’in moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Gurbetteki Eserlerimiz’ adlı panelde Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanı Zeynep Boz, Demirören Haber Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Ömer Erbil, Akdeniz Üniversitesi Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık, Antalya Tanıtım Vakfı Başkanı Yeliz Gül Ege konuşma yaptı.
ANADOLU’DAKİ TAHRİBATI ‘UYGAR BATI’ BAŞLATTI
Uygarlığın Anadolu’dan Batıya gittiğinin altını çizen Patara Kazı Başkanı Prof. Dr. Havva İşkan Işık, “Aktaracağım bakış açıları, ilkesel olarak benim düşüncelerimi bağlayan bakış açılarıdır. Anadolu’nun kültürel mirası büyük bir talan içinde. 17’nci yüzyıldan itibaren, bu ülkedeki bazı insanların kendilerine yeniden değil sıfırdan bir kültürel kimlik ve özgeçmiş yaratma çabasından kaynaklanan bir süreçtir. ‘Uygar Batı’ karşısındakini barbar, hiçbir şey bilmeyen, yıkılmakta olan bir Osmanlı devleti olarak niteleyip bu talanı başlatmıştır. Kaçırılmış olana kaçırılmış, hırsızlık yapana hırsız diyeceğiz elbette. Ne zaman ağzımızı açıp Bergama, Troya desek ‘izin verdiniz’ diyorlar. Hem siz uygarlığın temsilcisi olacaksınız hem de asla toprağımdan götürülmemesi gereken eserleri götüreceksiniz. Böyle bir şey kabul edilemez. Türkiye’nin akademisyenleri olarak bunu kabul etmiyoruz. Bu ülkenin miraslarının bu ülke ve vatandaşları tarafından korunamayacağı bakış açısına tahammül etmek istemiyoruz. Bizim ‘taş’ diye baktığımız, Anadolu’nun kadim yapılarıdır. Kendi yarattıkları Anadolu kültürüne bakış açıları, son derecede yanlış bir tutumdur” ifadelerini kullandı.
“BU ESERLER BİZE LAZIM DEĞİL ANLAYIŞI YANLIŞ”
“Klasik bir algımız var ve maalesef bunu yıkamıyoruz” diyen Ömer Erbil, “Bizim önümüze yıllardır, ‘Bu eserler bizde zaten çok, bize lazım değil, bunların hepsi dinimize uygun olmadığı için Osmanlı vakti zamanında vermiş’ diye bir anlayışı, dayatmayı sundular. Kültür vakfını korumayla ilgili 160-170 yıl geriye gittiğimizde, bu dayatmaların ve anlayışların temelinin Batı’nın Anadolu’da yaptığı hırsızlığın kılıfı olduğunu görüyoruz. Bizler Osmanlı arşivlerine girip, bu işin gerçek boyutunun ne olduğunu araştırmadığımız ve çok bilmediğimiz için bu dayatmayı kabul etmişiz” dedi.
Doğru bilinen yanlışlara değinen Erbil, Troya ve gündemde olan Bergama konusuyla ilgili örnekler vererek detaylı açıklamalarda bulundu. Erbil, tarihi eser kaçakçılığıyla mücadele etmek adına 2863 kanunun düzenlenmesi gerektiğine de vurgu yaptı.
TARİHİ ESERLERİN DİJİTAL ARŞİVLEMESİ YAPILACAK
2016-2021 yılları arasında iadesi sağlanan eserlerden bahsederek konuşmasına başlayan Zeynep Boz, “2017’nin ocak ayında, Gelibolu Yarımadası’nda açık mezarlardan alınarak yasa dışı olarak Avustralya’ya götürülen bir insan kemik parçasının ülkemize iadesi sağlandı. İsviçre’nin Cenevre Gümrüğü’nde ele geçirilen Herakles lahdinin uzun süren müzakereler sonucu 13 Eylül 2017’de iadesi sağlandı. 24 Eylül 2017’de yapılan açılış töreniyle Antalya Müzesi’nde sergilenmeye başlandı. Mesela, İskoçya’nın Edinburgh kentinde ele geçirilen Altın taç var. Onun da iadesi yapıldı. Taçla yakalanan kişi, İskoçya polisine verdiği ifadede ‘dedemden kaldı’ demiş. Ancak polis ifadeyi kabul etmedi. Kişi de
Erzurumluydu. Tüm bunlar dokümantasyonlara bağlı ve bu bağlamda dökümantasyonlar bizim için çok kıymetli. Çünkü delil sunmuş oluyoruz. Kapsamlı bir dijital arşivleme de yapacağız” diye konuştu.
AMACIMIZ KÜLTÜR VE TARİH BİLİNCİNİ OLUŞTURMAK
Antalya Tanıtım Vakfı Başkanı Yeliz Gül Ege ise, “Vakfın misyonu sadece yediğimiz, gezdiğimiz, güneşinden faydalandığımız bir kenti tanıtmak değil; ülkemizde var olan kültür ve tarihin bilincinde olup, bir kent olarak bunu duyarlı olduğumuzu da anlatmak da temel görevimiz. Biz ‘Beklenen Eserler’ ve ‘Toprağına Kavuşan Eserler’ temalı bir takvim yaptık. Takvim ilgi görünce Avusturya’dan bir mektup aldık. ‘Bu eserler izinlidir, lütfen listenizden bu eseri kaldırın’ gibi bir mektuptu. Biz de tabii demek ki doğru yoldayız diyerek, üzerine gittik. Sonrasında da bu çalışmayı bir ‘Eserler Evinde Güzel’ adlı kampanya haline getirdik. Kentte yaşayan 1,5 milyon insan var. Ancak kampanya için toplanan imzaya baktığımızda, 1,5 yılda sadece 20 bin imzaya ulaştık. Bunun sebebi de bahsettiğimiz ‘Ne olacak ya orada kalsın daha güzel duruyor’ demesi. Bunu bana çok söyleyen oldu. Ben de onlara dedim ki; ‘Evinize gelen misafir babaannenizden kalma vazoyu götürdüğünde onun evinde daha güzel duruyor mu diyeceksiniz’ oldu. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Ne yazık ki bunu savunan vatandaşlarımız var. Bizler de tüm bu çalışmaları onları, misafirlerimizi bilinçlendirmek adına yapıyoruz” şeklinde konuştu.