İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) Yerel ve Bölgesel Politika Araştırma Merkezi ile Halil İnalcık Tarih ve Sosyal Bilimler ve Araştırma Merkezi, 'Ermeni Meselesini Birlikte Konuşmak' konulu uluslararası sempozyum düzenledi. Sempozyum, farklı açılardan Ermeni çalışmaları ile uğraşan ulusal ve uluslararası belli sayıda akademisyen ve araştırmacının katılımı ile üniversitenin Youtube kanalından canlı gerçekleşti.
Türk-Ermeni sorununun üstesinden gelmek için ortak bir zemin oluşturmayı ve önyargıları ortadan kaldırarak pratik çözümler sunmayı amaçlayan sempozyumda konuşan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, "Ermenilerle ticarette, mimarilerde hiç sorunumuz olmamış. Baruthaneler bile onlara teslim edilmiş. Bugün tam tersi bizi Ermenilerle kan davası olan başka türlü çözümlere yanaşmayan pozisyona itmek istiyorlar. Tarihi olaylar geçmişte kaldı, bugüne bakalım demek lazım. Tarih çalışmaları diğer çalışmalara benzemez. Her söylediğiniz sözün dayanağı olması lazım. Binlerce evrak görmeniz gerekiyor" diye konuştu.
PERDELEME VAR; KİTAPLAR RAFLARDAN ALINIYOR
Bugüne kadar yapılan ciltler dolusu 110 çalışma olduğunu vurgulayan Çetin, "Yurt dışında da bunları anlatıyoruz ancak perdeleme var. Yolladığımız kitaplar raflardan bir şekilde alınıyor. Arşivleri açmaya cesaret edemeyen bir toplum ve destekçiler var. Biz tezlerimizi hep savunduk. Bunlara cevap verecek cesaretleri olmadığı için işleri teröre döktüler. Bu konuda 77 şehidimiz var. Terör olaylarıyla bir yere varılamayacağını anlayınca, siyasete sığınmaya karar verdiler ve aleyhimize suçlamalar getirmeye başladılar. Geldiğimiz noktada verecek bir sürü cevabımız var ama bu işi tarihçiler konuşsun istiyoruz" ifadelerini kullandı.
"BİLİMSEL HER ŞEYE AÇIĞIZ"
Ulusal bağımsızlığa hassasiyet gösterilmesi gerektiğini dile getiren Çetin, şunları söyledi:
"Bilimsel olarak her şeye açığız bunun dışındaki saldırılara da cevap verecek kadar kudretliyiz. Şu an yapmamız gereken kendi gençlerimize bu konuyu düzgün anlatmak. Müfredatta da değişiklik yapmamız lazım. İlköğretimden itibaren bu konuları anlatmamız gerekiyor. Türkiye’nin düşmanı çok fazla. Bağımsızlığımız en değerli şeyimiz. ‘Bebem anasız büyür de vatansız büyümez’ bilincini diri tutmamız lazım."
"ERMENİLERLE KOMŞU, ARKADAŞ VE İŞ ORTAĞIYDIK"
Önemli bir konferansa ev sahipliği yapmaktan mutlu olduklarını söyleyen İZÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut, "Bizler İslam’ın dışındaki milletlerle bin yıldır bir arada yaşıyoruz. 1915’e kadar biz her şeyimizi paylaşıyorduk. Birbirimizden güç alan bir konumdaydık. Komşu, arkadaştık, ticari ilişkimiz vardı, iş ortağıydık. Bürokrasi dahi birçok alanda yetki ve sorumlulukları paylaşıyorduk. Osmanlılar öyle bir sistem kurmuşlardı ki bu farklılıkların bizler için zenginlik olduğunu tecrübe etti. Birlik beraberliğe karşı insanlığı zedeleyecek dair bir şey yapmadıktan sonra devletin bir şey yapması söz konusu olmazdı. Bu devlet, marifeti ve merhameti esas almış bir devlettir” dedi.
"GEÇMİŞE IŞIK TUTMAK İÇİN ÇALIŞMALAR YAPMAYA HAZIRIZ"
Ermeni meselesinin Türkler tarafından hiçbir zaman unutulmadığını belirten Prof. Dr. Bulut, "1915’lerde ortaya çıkan şartların iyi analiz edilmesi lazım. Türkiye’nin bu anlamdaki araştırmaları belli bir mesafe kaydetmiştir. Bu konuda yapılacak daha çok şey var. Biz kurduğumuz araştırma merkezlerimizle bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Bu alanlarla ilgili önemli çalışmalar yapılacağına inanıyorum. Dünyadaki diğer soykırım olarak tabir edilen gelişmelerle ilgili insanlık ayıplarını araştırmaya dönük araştırma merkezleri konusunda çalışmalar yapıldığını duyuyoruz. YÖK ve Türk Tarih Kurumu tarafından yapılması, görev teyidi edilmesi durumunda üzerimize düşeni yapmaya hazırız” ifadelerini kullandı.
"ÜÇÜNCÜ KUŞAK ERMENİLERDE TÜRK NEFRETİ DAHA FAZLA"
Dünyada, 'Ermeni meselesi ile ilgili kararlar alınırken Türkiye bir hafta tepki verir, sonra unutur' algısı hakim diyen Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş ise Ermenilerin birinci kuşağının daima Türklere yakın olduğuna dikkat çekti.
Türk nefretinin kuşaklarla oluştuğunu ifade eden Bozkuş, "İkinci kuşak Ermeniler göç edilen ülkede doğdukları için birinci kuşağa göre ve ebeveynlerinden öğrendikleri için daha farklı. Diasporada Türklere karşı duygu ve davranışlar daha ılımlı olması beklenirken, daha olumsuz hisler besliyor. Üçüncü kuşak ise bulunduğu ülkenin koşullarına uyum sağlıyor ve daha fazla nefret ediyorlar. Türk diplomatlarına yönelik suikastlar de üçüncü kuşaklardan çıktı. Bizim genç kuşaklara bu meseleyi öğretmemiz gerekiyor" dedi.