Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, Avrupa’da 60 milyon şeker hastası bulunurken, bu rakam ise her geçen gün artış gösteriyor. WHO, beslenme başta olmak üzere fiziksel hareketsizlik gibi etmenlerin, diyabeti tetiklediğinin de altını çiziyor. Pandemi döneminde dünya genelinde artan kilo alımı hakkında uyaran Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Babek Tabandeh, diyabet hastalığı olan kişinin kan şekeri değerlerinin yüksek olmasının genel olarak vücutta hastalıklara karşı insanları koruyan defans sistemini baskıladığını ve her türlü enfeksiyona karşı da direnci azalttığını belirtti.
BELİRSİZLİK VE STRES DE OLUMSUZ ETKİLİYOR
Obezitenin şeker hastalığı riskine davetiye çıkardığını ve kendi başına insan vücudunda mikropsuz bir iltihap durumuna neden olduğunu söyleyen Tabandeh, “Pandemi nedeniyle ortalama olarak toplumun vücut ağırlığında yükselme ve dolayısıyla ideal kilonun üzerine çıkılması ve hatta obezite sınırlarının geçilmesi son 1 yıldır tüm ülkelerde gözlemlenen bir gerçektir. Obezitenin artışı, direkt olarak tip-2 şeker hastalığını tetiklediğinden dolaylı olarak koronavirüsün obezite ve diyabet oranlarını artırdığını söylemek mümkündür. Buna kötü beslenme, gelecekteki belirsizlik nedeniyle stres durumu da eklendiğinde daha sıkıntılı bir durum oluşabiliyor. Enfeksiyonu şiddetli geçiren hastalarda kullanılan steroid tipi ilaçlar dahil ağır tedaviler, hayat kurtarıcı olmakla birlikte hastaları kontrolsüz diyabet veya daha ileri bir şeker hastalığı safhasına taşıyabilmektedir” diye konuştu.
“KOVİD-19 EZBERLERİ BOZDU”
Yıllarca solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle yoğun bakımlarda yatan hastalar arasında obezitenin ölüm riski üzerinde etkili olmadığının gözlemlendiklerini ancak bu durumun pandemiyle değiştiğini ifade eden Dr. Babek Tabandeh, şu ifadeleri kullandı:
“Kovid-19 enfeksiyonu bu ezberimizi de bozdu. Kovid-19 enfeksiyonu nedeniyle solunum yetersizliği sonucu yoğun bakıma yatırılan hastaların ölüm nedenleri arasında küçük damarlarda enflamasyon (yangı, iltihap) sonucu küçük pıhtıların oluşması ve damar tıkanmalarına bağlı oksijen taşıma işlevinin bozulmasıdır. Bu iltihap, obezite hastalarında zaten hep çok yüksektir ve bu nedenle Kovid-19 enfeksiyonuna yakalanan ve obezite sorunu olan hastalarımızın yoğun bakıma ihtiyaç duyacak kadar solunum sorunu yaşamaları daha yüksektir. Ne yazık ki aynı mantıkla yoğun bakıma alınan obezite sorunu bulunan Kovid-19 hastaları arasında ölüm oranları da daha yüksektir.”
STRES FAKTÖRLERİNİN ETKİSİ PANDEMİDE ARTTI
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, obeziteye bağlı ortaya çıkan hastalık sayısının 200’e yakın olduğunu belirten Dr. Tabandeh, “Örneğin ölüm korkusu, işsiz kalma korkusu, ekonomik stres, kapalı yerde mahsur kalmak, gece ve gündüz döngüsü ve hayatın ritminin değişmesi her biri stres hormonlarının salgılanmasını tetiklemek yolu ile obeziteye neden olabilmektedir. Yukarıda sayılan stres faktörlerinin hepsi pandemi ortamında toplumun ortak artmış sorunudur. Sadece evde daha fazla kalıp hamur işi yapıp daha çok yemek veya spor salonlarının kapanması değil, hayatımızın ritminin bozulması, stresin artması ve belirsizlik de obezitenin artmasında çok etkili faktörlerdir” ifadelerini kullandı.
“ENDİŞE VE KAYGIYI AZALTMAK ÖNEMLİ”
Obezite ve diyabetle ilgili dikkat edilmesi gerekenleri sıralayan Dr. Tabandeh, son olarak şunları ifade etti:
“İşe beslenmeyi düzenlemek ile başlamak genellikle tavsiye edilse de beslenmemizi neden pandemi sürecinde bozduğumuzu hatırlayıp asıl bu konuya odaklanmalıyız. Kovid-19 enfeksiyonu ile ilgili yeterli ve doğru bilgiye sahip olmak, boş korkulardan arınmak, bilim ve mantığı kullanarak yeterli önlem alırken gereksiz takıntılardan arınmak ve hayatı abartılı olarak kısıtlamamak bence ilk adım olmalı. Tabii ki kısıtlamalara uymalıyız, kuralları asla bozmamalıyız ve kendimiz, yakın çevremiz, sevdiklerimiz ve aslında tüm insanlığı korumak adına virüs ile mücadeleye ve önlem almaya devam edeceğiz. Ancak temiz hava almak, sosyal mesafeye dikkat ederek yasal saatlerde doğada olmak, evde olsak bile hareketliliği artırmak ve beslenmeyi düzenlemek alınabilecek önlemlerden birkaçıdır. Gece ve gündüz ritmini tekrar düzeltmek, geceleri iyi uyumak ve sabah erken kalkmak, alışveriş listelerimizden suni gıdalar, katkı maddeler, koruyucular ve doğal olmayan tüm ürünleri çıkarmak da önemli olacaktır. Yüksek kalori barındıran gıdaları (kuşkusuz en önemlisi karbonhidratlar yani şekerli, unlu ve nişastalı gıdalar) günlük beslenme programımızda mümkün olduğunca azaltmak ve hatta çıkarmak çok etkili olacaktır. Endişe ve kaygı stres hormonlarının salgılanmasını arttırır. Egzersiz bunu düzenlemek için çok etkili bir yoldur. Yani hareketlilik ve düzenli spor sadece kalori yakmaya değil aynı zamanda stres hormonlarını azaltmak yoluyla da kilo kontrol merkezini kilo vermek yönünde düzenler.”