Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünden Prof. Dr. Vedat Göral, birçok rahatsızlığa neden olan çölyak hastalığına ilişkin önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Göral, çölyak hastalığına dünyada çokça karşılaşıldığını belirterek “Toplumda; karında gaz, şişkinlik, bulantı ve kansızlık şikayeti olan kişilerin bir kısmında, çölyak hastalığı yani glüten hastalığı mevcuttur. Her yaşta ortaya çıkabilmesine rağmen 8-12 aylık çocuklarda ve 30-40 yaş aralığında daha sık görülür. Çölyak hastalığı ince bağırsağın, buğday ve bazı gıdalarda bulunan glüten adlı proteine karşı ömür boyu süren ve kronikleşen alerjidir. Otoimmün bir hastalıktır. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllar glüten içerir. Dünyada en yaygın olarak bilinen ve genetik bir hastalık olan çölyak hastalığının Türkiye’de görülme sıklığı ise yüzde 1 civarındadır. Son 50 yılda besin endüstrisinde sık tüketilen ekmek, pasta, makarna, erişte, soslar, cipsler, soğuk etler, salam, sosis gibi yiyeceklerin yapısında kullanılmaya başlanmıştır” diye konuştu.
BAZI ENFEKSİYONLAR HASTALIĞI TETİKLEYEBİLİR
Çölyak hastalarının glütensiz diyetle beslendiklerinde bağırsaklarında oluşan harabiyetin düzeldiğine dikkati çeken Prof. Dr. Göral, şöyle devam etti:
“Ancak tekrar glütenle gıdaları tüketmeye başlamaları halinde hastalığın bulguları yeniden ortaya çıkar. Çölyak hastalığının oluşmasında otoimmün, genetik ve çevresel faktörler rol oynar. Hastaların yüzde 10’unda ailede çölyak hastalığı olan başka bireyler de bulunur. Bu da hastalığın genetik ile ilişkisini gösterir. Cerrahi girişimler, hamilelik, doğum yapma, bazı viral enfeksiyonlar ve şiddetli ruhsal sıkıntılar hastalığın ortaya çıkmasına sebep olabilir. Çölyak hastalığı tedavi edilmediğinde ince bağırsaklardaki emilim bozukluğu nedeniyle zamanla vücutta vitamin, mineral ve diğer besin maddelerinin eksikliği ortaya çıkar.”
BU BULGULAR ORTAYA ÇIKABİLİR
Prof. Dr. Göral, çölyak hastalığına bağlı olarak ortaya çıkan eksiklikleri şu şekilde değerlendirdi:
“Özellikle demir, folik asit ve B12 vitamini eksikliği sonucunda değişik şiddetlerde olabilen kansızlık en sık görülen bulgulardan biridir. D vitamini ve kalsiyum emilimi bozulur, kalsiyum seviyesinde azalma, kemik erimeleri ve kırılmalar oluşur. A vitamini eksikliğine bağlı görme bozuklukları, cilt problemleri, B vitamin türevlerinin eksikliğine bağlı ise denge bozukluğu ve his kusurları gibi sinir sistemine ait problemler görülebilir. K vitamini eksikliğine bağlı pıhtılaşma bozuklukları ve kanamalar, sodyum, potasyum ve magnezyum gibi elektrolitlerin eksikliğine bağlı kas güçsüzlükleri, protein (albümin ve diğer proteinler) eksikliğine bağlı bacak ödemleri, bağışıklık sisteminde zayıflama ortaya çıkabilecek diğer bulgulardır.”
TAHIL ÜRÜNLERİYLE TEMASTAN KAÇININ
Çölyak hastalığının tedavisinin temelinde sıkı bir glütensiz diyet uygulaması olduğunu belirten Prof. Dr. Göral, şu bilgileri verdi:
“Bu amaçla glüten içeren tahıl ürünleri (buğday, arpa ve çavdar) kullanılarak yapılan gıda maddelerinin kesinlikle yenmemesi gerekir. Çölyak hastaları için tüm meyve ve sebzeler, bakliyatlar, katkısız katı ve sıvı yağlar, yumurta, bal, reçel, basit toz şeker, zeytin, et, balık, tavuk, una batırılmamış konserve çeşitleri güvenli besinlerdir. Glütensiz diyette doğal gıdalara önem verilmeli. Okul ve dışarıda yemek yerken, dikkatli seçimler yapılmalı. Buğday unu, karışık mısır unu ve pirinç ununa dikkat edilmeli. Etiketsiz gıda tüketiminde çok dikkatli olunmalı. İlaçlar, kozmetik ürünleri, şampuan, kremler glüten içerikleri yönünden dikkatli kullanılmalı. Pişirme ve hazırlık aşamasında güvenli gıdaların glütenli gıdalarla bulaşı olmamalı. Özellikle evde glütenle ve glütensiz gıdaların birbirinden ayrı ve uzak saklanması önemlidir. Mısır, pirinç, patates, nohut, mercimek, kestane, soya, fasulye, fındık gibi besinler ve bu besinlerden elde edilen un ve nişastalar tercih edilmemeli. Ceviz, fındık gibi kuruyemişler ile incir ve kuru üzüm beslenme zincirinden eksik edilmemeli. Buğday ekmeği yerine mısır ekmeği yenilebilir. Günümüzde çölyak hastalığının ilaç tedavisi henüz yok. Ancak ilaç ve aşı geliştirme çalışmaları sürmektedir.”