Yapılan araştırmalarda egzersizin kronik dönemde kalp ve damar sistemi üzerinde oldukça faydalı düzenleyici etkileri bulunduğunu işaret eden İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İhsan Alur, “Devamlı ve düzenli yapılan egzersiz yüksek tansiyonu düşürür, damar sertliğini azaltır, enerji metabolizmasını düzenler, reaktif oksijen radikallerini (zararlı oksijen ürünlerini) nötralize eder, iltihaplanmayı azaltıcı etki gösterir. Düzenli yapılan egzersiz dinlenme kalp hızını azaltır, kalbin kasılma gücünü, bir atımdaki kan hacmini ve bir dakikada pompaladığı kan miktarını artırır” diye konuştu.
“EGZERSİZ KAN AKIMINI ARTIRARAK DİRENÇ SAĞLIYOR”
Egzersizin periferik damar direncinin azalmasını sağlayarak iskelet kaslarına kan akımını ve iskelet kaslarında kılcal damarların sayısını da artırdığını vurgulayan Op. Dr. İhsan Alur, yapılan çalışmalarda düzenli yapılan egzersizin kalpteki kılcal damarların sayısını artırdığı, bunun sonucunda koroner kan akımının arttığı, iskemiye (belirli bir dokudaki kan akışının zayıflaması veya tamamen kesilmesi) karşı direnci artırdığının gösterildiğini kaydetti.
DEPRESYON VE OBEZİTEYE KARŞI KORUYUCU
Egzersizin kötü huylu kolesterolü (LDL kolesterol) düşürdüğü, iyi huylu kolesterolü (HDL kolesterol) yükselttiği ve dolaylı olarak damar sertliğini (ateroskleroz)azalttığının bulunduğunu ifade eden Op. Dr. İhsan Alur, “Klinik çalışmalarda egzersizin kalp ve damar hastalıklarına, tip 2 diyabete, obeziteye, depresyona karşı koruyucu etkisi olduğu, kan basıncı kontrolünü kolaylaştırdığı, sigara ve diğer tütün ürünleri kullanımına bağlı olumsuz etkileri azalttığı, kan yağları (kolesterol ve trigliserit) üzerinde olumlu yönde etkisi olduğu kanıtlanmıştır” ifadelerini kullandı.
EVDE BİLE OLSAK EGZERSİZİ İHMAL ETMEMELİYİZ
Kovid-19 pandemisini yaşadığımız bu günlerde tam kapanma nedeniyle evlere kapanmak durumunda kaldığımızı hatırlatan Op. Dr. İhsan Alur, “Kapalı alanda dahi olsa evde egzersiz, hafif spor yapmayı ihmal etmemeli, iskelet kaslarımızı aktif tutmalı, kalp ve damar hastalıklarına karşı kendimizi korumalıyız” uyarısında bulundu.
Kalp ve damar sisteminin (kardiyovasküler sistem) vücudumuzdaki temel işlevinin tüm organ ve dokulara başta oksijen olmak üzere yaşamsal besinlerin ulaştırılması; doku ve organlarda birikmiş olan zararlı toksik maddelerin de dokulardan uzaklaştırılması olduğunu söyleyen Op. Dr. İhsan Alur, şu ifadeleri kullandı:
“Kalp ve damar sistemi, insan vücudunda aslında bir çeşit taşıyıcı ve aktarıcı sistemdir. Etkili ve fonksiyonel bir taşıyıcı sistem için sağlıklı bir kalbe, sağlıklı atardamarlara (arterler) ve yine sağlıklı toplardamarlara (venler) ihtiyaç vardır. Egzersiz ise temel olarak vücudumuzda bulunan kasları çalıştıran, harekete geçiren ve güçlendiren bir aktivitedir. İşte bu yüzden kalp ve damar sisteminin egzersiz sırasında başlıca görevi, çizgili kasların enerji ihtiyacını karşılamak, bu doğrultuda uyum sağlamak, oksijen ve besin talebini karşılamak, gerekli kan dolaşımını sağlamaktır.”
DÜZENLİ VE BİLİNÇLİ YAPILMALI
Egzersiz anında kalp ve damar sisteminde ani değişikliklerin olduğunu, bu ani değişimlerin aslında kalp ve damar sistemi için oldukça yorucu olduğunu, uzamış egzersizlerin de yıpratıcı ve tehlikeli olabileceğini sözlerine ekleyen Op. Dr. İhsan Alur, “Ancak eğer egzersiz düzenli ve bilinçli olarak yapılırsa, egzersiz anında kalp ve damar sisteminde ani değişikliklere adaptasyon gelişmeye başlar ve sürdürülebilir değişiklikler gerçekleşir. Yani kalp ve damar sistemi, egzersize karşı akut (ani) ve kronik (devamlı) değişikliklerle cevap verir. İşte tam bu noktada kalp ve damar sistemi için yararlı olan değişiklikler, kronik değişikliklerdir” dedi.
Op. Dr. İhsan Alur, egzersiz sırasında vücudumuzda yaşanan değişiklikler hakkında ise şu bilgileri verdi:
“Egzersizin başında adrenalin ve noradrenalin salgılanmaya başlar. Vagal aktivite (vagus siniri uyarımı) azalır. Oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi artar. Egzersizin ilerleyen döneminde yani anaerobik evrede (oksijensiz enerji üretimi) laktik asit üretimi artar. Kan pH'sı artar, asidoz gelişir. Vücuttaki enerji rezervleri azalır. Reaktif oksijen radikalleri (zararlı oksijen ürünleri) yükselmeye başlar.”