25 Nisan Dünya DNA Günü, ilk defa 2003 yılında, ABD Ulusal İnsan Genom Araştırma Enstitüsü tarafından kutlanmaya başlandı. James Watson, Francis Crick, Maurice Wilkins, Rosalind Franklin ve arkadaşlarının 25 Nisan 1953 tarihinde Nature dergisinde yapılan DNA yapısı hakkındaki yayınlara ithafen belirlenen gün ile DNA hakkında bilinenlerin ve genetik biliminin geniş kitlelere yayılması amaçlanıyor. Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin, 25 Nisan Dünya DNA Günü ve DNA araştırmaları hakkında önemli bilgiler verdi.
HASTALIK TANI VE TEDAVİSİNDEN HUKUKİ ÇÖZÜMLERE
Organizmaya ait tüm bilgilerin DNA’da saklandığını ifade eden Prof. Dr. Fikrettin Şahin, "Organizmaya ait cevapları bulmak için buradaki bilgileri okuyup anlamlandırabiliyor olmamız gerekmektedir. DNA’daki her yeni keşif ile bilginin kaynağına biraz daha yaklaşmaktayız. DNA, günümüzde hastalık tanı ve tedavisi, genetik manipülasyon teknolojilerinin araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılması, genetiği değiştirilmiş organizmaların elde edilmesi, biyosavunma, adli ve hukuki çözüm süreçleri için oldukça önemlidir" diye konuştu.
"PCR GİBİ TEKNOLOJİLER KEŞFEDİLDİ"
DNA üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde yeni teknolojilerin keşfedildiğini anımsatan Prof. Dr. Fikrettin Şahin şunları söyledi:
"DNA'nın yapısı, fizikokimyasal ve biyokimyasal özellikleri, önceki yüzyılda hararetli araştırma konusuydu ve bu araştırmalar daha sonra birçok çığır açan, günümüzde neredeyse her alanda kullandığımız PCR gibi teknolojilerin keşfine yol açtı. DNA'yı okuma teknolojileri üzerine çalışmaların günümüzde birçok bilimsel ve teknolojik açılımları oldu. Bu çalışmalar önce bakteri, virüs gibi nispeten küçük organizmaların, daha sonra insan genomunun dizilenmesi, sonrasında da farklı hastalıkların genetik sebepleri, doğal gen kaynakları gibi geniş yelpazede heyecan veren yeni bulguları getirdi. Artık DNA'nın yapısı ve dizilenmesinin ötesinde, içindeki bilgilerin bizim için medikal, endüstriyel, tarım, farmakolojik gibi alanların anlamlandırılması ve burada kullanılması üzerine odaklanmaktadır. Bu anlamda DNA dâhil tüm biyolojik verileri inceleyen biyoinformatik, bu anlamda mevcut bilgiyi içeren veri bankaları, dijital DNA araştırmacılarının ve farklı alanlarda teknoloji geliştirenlerin önünü açan gereçler olarak dikkat çekiyor."
KISIRLIK TEDAVİSİNDEN YAŞLANMANIN YAVAŞLATILMASINA
Gen tedavilerinin günümüzde tek gen hastalıkları tedavisinde etkili şekilde kullanıldığını kaydeden Prof. Dr. Şahin, "DNA teknolojisinin prenatal genetik tanıda kullanımı ile hastalıkların anne karnında tespit edilmesi mümkün olabilmektedir. Genetik mühendisliği alanında yürütülmekte olan araştırmalar sonucu gelecekte insan DNA'sı üzerinde hedef özelinde değişiklikler yapmak için daha etkili ve doğru yöntem ve araçların geliştirebileceği öngörülmektedir. Gelişmelerin doğal sonucu olarak bugün tedavisi mümkün olmayan birçok hastalığın tedavisi mümkün olacaktır. Genetik mekanizmaları tam olarak anlaşılmayan bazı kısırlık ile ilgili sorunlar ortadan kaldırılabilir. Birçok kalıtsal hastalığın nesiller arası taşınması engellenebilir. Bazı kanser hastalıklarında olduğu gibi ailede hastalık geçmişine sahip kişilerin hastalıklara genetik yatkınlıkları belirlenebilir ve bu tür hastalıklar için tedavi yöntemleri geliştirilebilir. Yaşlanmanın mümkün olursa durdurulması değilse yavaşlatılması hususunda önemli gelişmeler beklenmektedir" ifadelerini kullandı.
"İNSAN VE ÇEVRE ÜZERİNE ÖNEMLİ KATKILARI OLACAK"
Kanser tedavisinde DNA'nın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Şahin, "Nörodejeneratif, otoimmün, alerji hastalıkları ve yenileyici tıp alanında özgün biyotek ilaçlar özellikle hücresel ve gen tedavi ürün ve protokolleri geliştirilebilir. Salgın hastalıkların tedavisinde hızlı ve etkili akıllı moleküller, formülasyonlar ve aşıların geliştirilmesi mümkün olabilir. Organoid, yedek organ üretimi ve farmakogenetik alanında yeni açılımlar olabilir. Özellikle yan etkisi bulunmayan kişiye özel ilaçlar ve tedavi yöntemleri geliştirilebilir. Genetik mühendislik yöntemleri kullanılarak genom üzerinde yapılan değişiklikler sadece insanlarla sınırlı değildir. Özellikle mikroorganizmalar, bitkiler, gıdalar ve hayvanların genomunda yapılan değişikliklerin gelecekte insan ve çevre sağlığı üzerine önemli katkıları olacaktır" dedi.
Tarımsal biyoteknoloji alanındaki gelişmelerle üreticilerin daha kısa sürede daha fazla hayvansal ve bitkisel üretim yapmalarının mümkün olacağını da belirten Şahin, "Gelecekte tarımsal ürünlerde verim ve kalite (lezzet, tat, aroma gibi) parametreleri artarken fiyatların düşmesini sağlayabilir ve böylece daha ulaşılabilir bir beslenme zinciri oluşturabiliriz" diye konuştu.
GENETİK YAPIDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN RİSKLERİ NELER?
Genetik mühendislik yöntemleri ile canlıların genomunda yapılan değişikliklerin her zaman faydalı sonuçları olmayacağına dikkat çeken Şahin, "Bazen de öngörülemeyen riskler taşır. Genetik yapısı değiştirilmiş bazı ajan (virüsler) ve/veya canlı (mikroorganizmalar, bitkiler ve hayvanlar) türlerine ait insan ve çevre sağlığı açısından riskli mutasyonların ortaya çıkmasına neden olabilir. Kaza veya bilinmeyen nedenler ile bu tür mutant türlerin doğaya salınması gelecekte öngörülemeyecek ekolojik ve biyolojik sorunlar çıkarabilir. Bitki ve hayvanların genomunda yapılan bazı değişiklikler, bazı insanlarda, orijinal haliyle gerçekleşmeyen, önceden tahmin edilemeyen alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bazı genetik değişiklikler ise GDO organizma veya ürünlerini bazı canlı türlerine karşı toksik hale getirebilir" değerlendirmesinde bulundu.
DNA BİLGİSİNİN ETİĞİ
DNA, genetik bilgi ve etik ilişkisine de değinen Prof. Dr. Fikrettin Şahin şunları söyledi:
"Uzun zamandır tartışılan bir konudur ve bu alanda özellikle biyoetik eğitim alanı çok önemli hale gelmiştir. Öncelikle daha pratik açıdan, DNA ve etik konusu, DNA molekülünün etiğinden ziyade, ilgili canlıya (insanın, deney hayvanının, bitkinin) yapılan bir müdahale veya muamelesi için değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, DNA'yı değiştirmeyi vadeden gen tedavisi gibi teknolojilerin etik değerler ile ilişkisinden bahsedilir. Bunun yanı sıra DNA bilgisinin etiği, ele alınan diğer konulardan bir tanesidir. Özellikle, tek hücreli canlılar seviyesinde, tamamen sentetik DNA'ya sahip organizmaların elde edilmesi durumları günümüzde tekrar tartışılmaktadır. Bu ‘rafine’ organizmalar, uzakta olmayan gelecekte, güncel hayatımıza yer almaya başlayabilir. DNA ve etik, sentetik DNA'nın orijini, kullanım hakları/koşulları gibi konuları da bizi bekleyen diğer başlıklardır."
"EĞİTİM KÜÇÜK YAŞLARDA VERİLMELİ"
DNA alanında farkındalık eğitimlerinin küçük yaşlarda başlaması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Fikrettin Şahin, "Bu alanda dilimizde yazılan ve yayınlanan çocuk kitapları serileri desteklenmeli ve çocuklar genç yaşta bilimsel süreçlerle ve sorularla bu kitaplar sayesinde tanışmalıdır. Genetik biliminde teorik bilginin verilmesinin yanı sıra uygulamalı eğitim baş roldedir. Yapılacak stajlar ve proje çalışmaları da öğrencinin bu alanda gelişimine oldukça katkısı olmaktadır" diye konuştu.