Düşük teknoloji ile üretimi mümkün olan tıbbi maskelerin ülkeler arasından ciddi bir rekabet alanı haline dönüştüğünü söyleyen İstanbul Gelişim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Fırat Demirkol, “Dünyanın ekonomik sistemi içerisinde ekonomisi gelişmiş olan ülkeler birçok üretim faaliyetini katma değeri düşük olması sebebiyle kendi üretim sistemi içerisinden çıkarmıştı. Bunun yerine yüksek teknoloji üretimi ve yazılım gibi alanlar öncelikli hale geldi. Ancak bu öncelikler pandemi ile değişiklik gösterdi. Bu açıdan bakıldığı takdirde insanlığın yaşamış olduğu bu eşsiz tecrübe ekonomik düzen üzerinden etkisini ortaya koyacaktır. ‘Maske savaşları’ olarak adlandırılan bu süreç ilk zamanlardakine göre azalmış olsa da yerini yeni bir konu başlığı olan aşı tedariki süreçlerine bırakmış ve bu durum yeni bir rekabet alanı ortaya çıkardı” diye konuştu.
Katma değerli ve yüksek karlı ürün üretme eğiliminin pandemi sürecinin sonunda değişikliğe uğrayacağını belirten Dr. Demirkol, “Artık ülkeler en azından kendisine yetecek düzeyde katma değeri yüksek olmayan temel tıbbi malzeme ve temel gıda ürünlerinin üretimini de tekrar gündemlerine alacakları düşünülüyor. Bu durum içe kapanma ya da artan milliyetçilik şeklinde açıklanabilir ancak pandeminin getirmiş olduğu psikolojik değişiklik olarak da anlaşılabilir” dedi.
“DAYANIŞMA RUHU ÖN PLANA ÇIKACAK”
Değişen alışkanların bir süre daha toplumun belli kesimlerinden devam edeceğini belirten Dr. Demirkol, “Özellikle maske kullanımı ve toplu alanlardan uzak durma gibi konular bu durumun başını çekiyor. Pandemi ile birlikte tek katlı bahçe içerisinde evler ve çekirdek aile içerisinde yapılan aktiviteler ön plana çıktı. Bu sürecin toplumlara getirmiş olduğu bir diğer başlık ise dayanışmanın önemi. Tüm bilim insanları bu sürecin sadece belirli ülkelerdeki aşılama ya da toplum içerisinde bir grubun aşılanması ile son bulamayacağını ancak topyekûn bir yaklaşım ile sürecin biteceğini belirtiyor. Bu durum her ne kadar gönüllü olarak olmasa da tabir yerindeyse gemi battığında herkesin sular altında kalacağı gerçeğini insanlığa bir kez daha hatırlatıyor. Bu nedenle hem toplumların kendi içerisinde hem de uluslararası toplumda mecburiyet ile de olsa dayanışma ruhunun ön plana çıkacağı söylenebilir” ifadelerini kullandı.