Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. 104 emekli amiralin gece yarısı bildirisine ilişkin Erdoğan, "Çok açık, net söylüyorum. Şu anda emekli amirallerin merkezinde CHP`nin kendisi vardır. Bu 104 kişinin içerisinde şu anda CHP`li olanlar vardır. Bundan sonra hesabını çok ağır vereceksiniz" dedi.
Erdoğan`ın açıklamalarından satırbaşları;
"Cumhur İttifakı ve AK Parti olarak ülkeye ve millete Meclis çatısı altında verdiğimiz hizmetleri yeni ekibimizle güçlü bir şekilde devam ettireceğiz. Meclis gündemi zaten yoğun. Pek çok yeni konu komisyonlar ve Genel Kurul`da bizleri bekliyor. Yeni anayasa sürecinde de ilerleyen dönemde Meclis ve grubumuza önemli görevler düşecektir. Bugün de Meclis`in ve ülkenin lokomotifi sizler olacaksınız. 2023`e kadarki yol haritamızın hayata geçirilmesini hem Meclis`te hem illerimizde sizlerle birlikte sağlayacağız. 19 yıldaki eserlerimizi ve hizmetlerimizi yeni dönemin başlangıcı olarak görüyoruz.
Bir grup emekli amiralin buram buram darbe iması kokan açıklamalarını ekonomi ile ilgilendirerek gündem saptırmaya çalışacak kadar şirazesinden koptu. Şu ifadeye bak, darbecinin emeklisi/muvazzafı olmayacağını bilmeyecek kadar bunlar cahil. Yoksa bu bir sinsilik mi, orasının takdirini milletime bırakıyorum. Bizi herkesi terörist, darbeci ilan etmekle suçluyorlar. Kendileri teröristlerle al takke ver külah ilişkisinde oldukları için teröriste terörist dememizden rahatsız oluyorlar.
Bundan sonra bu işin hesabını vereceksiniz. Siz kaçacaksınız, biz kovalayacağız. Oturduğu koltuğa mide bulandırıcı bir kaset kumpası ile getirilen bu zata, darbecilerin sözcülüğü vazifesinin tevdi edildiği anlaşılıyor. Bu habis zihniyeti en az teröristler ve darbeciler kadar tehlikeli görüyoruz.
CHP Genel Başkanı yarısı yalan yarısı yanlış bir sürü iddia ortaya atıyorlar. Kendisi İzmir milletvekili, İzmir`e bu iktidar neler yaptı, bir bak ya. CHP`nin geçmişinden bugününe yaptığı en ufak bir yatırım var mı ya. Çok açık, net söylüyorum. Şu anda emekli amirallerin merkezinde CHP`nin kendisi vardır. Bu 104 kişinin içerisinde şu anda CHP`li olanlar vardır. Bundan sonra hesabını çok ağır vereceksiniz.
Kılıçdaroğlu dün hızını alamayıp Bilim Kurulu`na saldırdı. Biz salgınla mücadeleyi siyaset üstü, milli bir mesele olarak görüyoruz. Kılıçdaroğlu bir dakikalık şov için bilimi ayaklar altına aldı. Sağlık Bakanımızın atılacak tırnağı olsan ne ala. O kadar zavallısın. Siyasi hayatınızın tamamı bizim projelerimizi engellemeye çalışmakla geçti. Yüzsüzlükte, arsızlıktan tavan yapmışsınız ki dün engellemek istediğiniz projeleri bugün kendileri yapmış gibi gösteriyorlar. Bu ne utanmazlıktır.
Sizin örnek gösterecek bir eseriniz, dikili bir ağacınız dahi yok. İstanbul`da ne yapmışsak onları sahiplenmeye çalışıyorlar. CHP`ye gönül veren vatandaşlarımızın bu olup bitenleri ibretle takip ettiğine, hak ettikleri cevabı vereceklerine yürekten inanıyorum.
En tehlikeli yalan, içine doğruların karıştırıldığı yalandır. CHP Genel Başkanı da doğruluğunu yanlışlığını bilmediğimiz küçük ve istisnai örnekler üzerinden yanlış, yıkılmış bir Türkiye fotoğrafı çizmeye çalışıyor. Koronavirüs salgınının hizmet sektörü üzerindeki olumsuz etkilerini gayet iyi biliyoruz. Terör örgütleri ile geniş cephede mücadele verirken ülkemizi kalkındırma mücadelemizi sürdürüyoruz.
Türkiye`nin dizlerinin üstüne çökmüş bir ülke haline gelmesini sabırsızlıkla bekleyenler olduğunu zaten görüyoruz. Bunlar Türkiye işgal edilse, keyifle kadeh kaldıracak kadar ülkelerinden nefret eder hale gelmiştir. Umdukları görüntüler ortaya çıkmayınca kendi kendilerini gaza getirerek, çarpıtmalarla kurulu Türkiye fotoğrafı çizmek için yırtınıyorlar. Türkiye böyle bir muhalefet tarzını hak etmiyor. Bu ülkede, tenceresini kaynatmakta zorlanan her vatandaşımızın derdine 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da yine biz derman olacağız. İş bulmakta zorluk çektiği için geleceğine tereddütle bakan her gencimize biz çözüm bulacağız. Ekmek teknesini çevirmekte zorlanan her esnafımızın, sanatkarımızın önünü bugün de yarın da biz açacağız. Tarihimizin en kapsamlı sosyal destek mekanizmalarını bugün de yarın da biz işleteceğiz.
Türkiye ekonomisi 2002 yılı öncesi dönemde; yüksek kamu açığı, yüksek enflasyon, zayıf bankacılık sektörü, kırılgan sanayi altyapısı ve yenilikçi faaliyetlerden mahrum bir reel sektöre sahipti. Ülkemize hakim olan bu dinamikler, siyasi dalgalanmalarla birleşerek, istikrarsız ve sağlıksız ekonomik bir yapıyı besleyip büyütüyordu. Türkiye`nin asırlık kalkınma gayretleri, işte bu sebeple derin yaralar alıyor, bir türlü istediğimiz atılımları gösteremiyorduk.
Bugün geldiğimiz noktadaysa, en kısa sürede çözmekte kararlı olduğumuz kimi sıkıntılarımıza rağmen, karşımızda bambaşka bir resim vardır. Her şeyden önce Türkiye ekonomisi, şoklara karşı önemli ölçüde dayanıklılık kazanmıştır, güç kazanmıştır. Küresel çapta meydana gelen krizleri dahi, daha az hasarla ve daha kısa sürede atlatma kabiliyetine kavuşmuştur. Güçlü sanayi altyapımız ve yenilik yapma kabiliyetimizle pek çok gelişmekte olan ülkeyi geride bıraktık, gelişmiş ülkelerle rekabete başladık.
Dövizdeki dalgalanmalar ekonomik temelli değil. Enflasyonu tekrar tek haneye indirmeye kararlıyız. 2002`de bütçemizden faiz ödemelerine ayrılan pay yüzde 43,2 iken bu oranı geçen sene yüzde 11,1`e düşürdük. 2002`de her 100 liranın 87 lirası faize giderken, 2020 yılında bu rakam 16 liraya indi. İnşallah faizleri de tek haneli rakamlara indirerek bu rakamı çok daha azaltacağız. Mali disiplin borçlanma rakamlarına da yansıdı. Bankacılık sektörüne de özel bir parantez açmak istiyorum. 2002 yılında sağlıksız yapısı ile ekonomi üzerinde ciddi bir yüke dönüşmüştü. Bugün bankacılık sektörümüz finansmana erişimin kesintisiz devamı ile büyüme ve kalkınmamızı destekleyen bir konumda bulunuyor.
Uyguladığımız ürün ve pazar çeşitlendirme politikaları sayesinde, küresel değer zincirlerine önemli ölçüde entegre olduk. Böylece ihracatımız, 2002 yılındaki 36 milyar dolar seviyesinden 170 milyar dolar seviyesine çıktı. 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ürün sayısını 9`dan 39`a, ihracatçı sayımızı yaklaşık 3 kat artışla 90 bine yükselttik. İhracatımız bu yılın ocak ayında yüzde 2,5; şubat ayında yüzde 9,5`luk; mart ayında yüzde 16,3`lük artış göstererek yükseliş eğilimini sürdürüyor. Mart ayı, yaklaşık 19 milyar dolarlık ihracat rakamıyla, tüm zamanların rekorunu kırdığımız bir dönem oldu. Bu yılın ilk çeyreğinde ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 82`ye ulaşarak, cari açığımızın azaltılmasına önemli bir katkıda bulundu.
Avrupa`dan Çin`e kesintisiz demiryolu ulaşımını başlatarak, dış ticaretimizde yeni ve önemli bir hattı faaliyete geçirdik. Hayata geçirdiğimiz bir düzenlemeyle 17 bin 888 ihracatçımıza hususi damgalı pasaport vererek, yurt dışı seyahatlerini kolaylaştırdık. Son bir yılda ülke genelinde 3 milyon 115 bin esnaf ve sanatkârımıza toplamda 165 milyar lira tutarında faiz indirimli kredi kullandırdık. Güven ve istikrar ortamı ülkemize yönelik doğrudan yabancı yatırımları da hızlandırdı.
Göreve geldiğimizde doğrudan yabancı yatırım toplamı 18,8 milyar dolar iken, bu rakam 2020 yılı itibarıyla 213,2 milyar dolara ulaştı. Şayet salgın olmasaydı, turizmde de güçlü canlanmanın devamı gelecekti. Turizm gelirimizi, 2002`deki 12,4 milyar dolar seviyesinden salgın öncesi son sezon alan 2019`da 34,5 milyar dolara yükseltmiştik. Halen turizm sektörümüz ümit verici bir rezervasyon talebiyle karşı karşıyadır. Ülkemizde ve bölgemizde salgın belirli bir seviyenin altına düştüğünde, eskisinden çok daha güçlü bir turizm hareketliliğine sahip olacağımız görülüyor.
Dün Kılıçdaroğlu kürsüde bir rakam vererek, esnaf ve sanatkârlarımızı bize karşı kışkırtmaya çalıştı. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz yıl 99 bin 588 esnafımızın terkin yaptığını, yani işini terk ettiğini söyledi. Peki, hakikati ifade ediyor mu? Hayır. Çünkü aynı dönemde 365 bin 533 esnaf tescil yaptırmış, yani işe başlama bildiriminde bulunmuştur. Esnafımızın derdini, sıkıntısını, beklentisini dile getirmek başka şeydir; rakamları eğip bükerek yalan söylemek, kışkırtıcılık yapmak başka şeydir. Şayet bu zat, her iki rakamı birlikte telaffuz etmiş olsa, saygı duyardık. Ama birini söyleyip, diğerini gizleyince, kendisini yalancı ve provokatör ilan etmekten başka çaremiz kalmıyor.
Kasım 2002 seçimlerinin ardından ülkenin yönetimini devraldığımızda, milletimize Türkiye`yi eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik üzerinde kalkındıracağımızın sözünü vermiştik. Hamdolsun, bu başlıklarla birlikte her alanda ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacak icraatlar gerçekleştirdik. Eğitime ayrılan bütçeyi, 20 kattan fazla artırarak, yükseköğrenimle birlikte 212 milyar liraya yükselttik.
Okullarımızdaki derslik sayısını 2002 yılından bugüne 343 binden 600 bine çıkardık. Yine okullarımızdaki laboratuvar sayısını 22 binden 55 bine; kütüphane sayısını 14 binden 29 bine; dijital kütüphane sayısını 3 binin üzerine; spor salonu sayısını ise 2 bin 791`den 11 bin 749`a ulaştırdık. Son 18 yılda toplam 693 bin öğretmenimizin atamasını gerçekleştirerek, bu alandaki eksikleri önemli ölçüde tamamladık. Eğitimi, bilimsel bir anlayışla 4+4+4 şeklinde kademelere bölerek, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık. Üniversiteye girişteki okul katkı puanlarını, yıllardır bir istismar aracı olarak kullanılan üniversite harçlarını kaldırdık, üniversiteye girişteki katsayı farklılıklarını giderdik.
Maarif Vakfımız kanalıyla bugün 43 ülkede 338 okul, 1 üniversite, 1 eğitim merkezi ve 41 yurtla eğitim-öğretim veriyoruz. Hükümete geldiğimizde 76 olan üniversite sayımız bugün 207`ye, akademik personel sayımız 70 binden 178 binin üzerine ve 1,5 milyon olan üniversite öğrencisi sayımız da 8 milyonun üzerine çıktı. Bugün dünyanın birçok farklı ülkesinden 200 bin öğrenci ülkemiz üniversitelerinde öğrenim görüyor. Gençlik merkezlerimizin sayısını 9`dan 364`e çıkartarak, ülkemizin her köşesinde bu hizmetin verilebilmesini sağladık. Yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi 182 binden 700 bine ulaştırdık. Kredi veya burs ödemelerinin aylık tutarını, lisans öğrencilerinde 45 liradan 650 liraya, yüksek lisans öğrencilerinde 1.300 liraya, doktora öğrencilerinde 1.950 liraya çıkardık.
Sağlıkta, hastane yatak sayımızı 164 binden 253 binin üzerine, nitelikli yatak sayımızı 19 binden 162 bine, sağlık çalışanı sayımızı 378 binden 1 milyon 177 bine yükselttik. Ambulans başına düşen nüfus sayımız 107 binlerden 14 binlere indi. Hastanelerimizde 2002 yılında 58 olan MR sayısı bugün 940`a, 323 olan bilgisayarlı tomografi sayısı 1.251`e ulaştı. Artık sağlık hizmetlerini ihtiyacı olan vatandaşlarımızın ayağına götürüyor, toplam 1 milyon 770 bin insanımıza evde sağlık hizmeti veriyoruz. Sağlıkta çıtayı gelişmiş ülkelerin bile üzerine çıkartarak, toplamda 22 bin 604 yatak kapasiteli 17 şehir hastanemizi milletimizin hizmetine sunduk. Halen 9 şehir hastanemizin inşası, 3`ünün ihalesi, 3`ünün de proje çalışmaları sürüyor. Sadece salgın döneminde 16 bin 159 yataklı sağlık tesisinin inşaatını tamamlayıp, milletimizin hizmetine verdik. Yerli ventilatörü geliştirip seri üretime geçerek, kendi ihtiyacımızı karşılama yanında 20 ülkeye de ihraç ettik. Salgın öncesinde test yapabilen laboratuvar sayımız 73 iken, salgın döneminde bu sayıyı 461`e çıkardık.
Buradan Genelkurmay Başkanı`ndan erine kadar kahraman ordumuzun tüm mensuplarına şükranlarımı gönderiyorum. Milletimizle birlikte biz de tüm kalbimizle, darbecilerden temizlenen Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yanındayız, yanında olmayı sürdüreceğiz. Rabbime, bana böyle bir ordunun `başkomutanı` sıfatını bahşettiği için binlerce kez hamdüsenalar ediyorum. Tabii emekli amiraller bu işin dışında. Onları karıştırmayalım. Bu emekli amiraller ne yazık ki talimatı kendi başkomutanları Kılıçdaroğlu`ndan alıyor. Zaten onun imzası var. Önce onun temizlenmesi lazım. Temizlenmedikten sonra kendini kurtaramaz. 15 Temmuz gecesi kaçtın Bakırköy`e gittin. Ama şimdi kaçacaksın, kovalayacağız."