Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus 5 yılda yüzde 22,5 artarak, geçen yıl 7 milyon 953 bin 555 kişiye ulaştı. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı da 2020 itibarıyla yüzde 9,5'e çıktı.
Geçmişte savaşlar, hastalıklar, stres, işsizlik, yaşam şartları gibi kötü koşulların ortadan kalkmasıyla 1700’lü yılların sonunda dünyada 30 yıl olan ortalama yaşam beklentisinin günümüzde 80’lere çıktığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Alper Altınanahtar, insanların hayat kalitesinin arttığını dile getirdi. Uzun yaşamın ülkelerin ekonomisine belli başlı etkileri olduğunu belirten Doç. Dr. Altınanahtar, hem devletlerin hem de vatandaşların yaşlanmayı göz önünde bulundurarak alması gereken önlemlere yönelik bilgi verdi.
KİŞİLERİN YAŞAM ŞEKİLLERİ DEĞİŞTİ
Mevcut kaynakların yaşlı nüfusa görece daha az arttığını aktaran Doç. Dr. Altınanahtar, ihtiyacın da nüfusla doğru orantılı bir şekilde arttığını aktardı. Toplumsal yaşlılığa dikkat çeken Doç. Dr. Altınanahtar, “1950’lilerden sonra savaşların bitmesi ile ‘baby boomers’ dediğimiz nüfus patlaması yaşandı. 2010 yıllarında da o dönemde doğanlar 60’lı yaşlarına geldi. Emekli oldular, ikinci baharlarına adım attılar. Ülkeler o zamana kadar bu konuda fazla bilinçli değildi. Gelişmiş ekonomiler tabii ki takip ediyordu ama işin doğasını engelleyemediler. 70’li yıllardan sonra özellikle gelişmiş ekonomilerde doğurganlıkta düşüş oldu. Bireylerin yaşam şekillerinin değişmesi en önemli etkendir. Böyle olunca doğumlar azaldı, yaşam uzadı yaşlı nüfus arttı” diye konuştu.
YAŞLI BAĞIMLILIK ORANI ARTIYOR
Ülkelerin iktisadi gelişmişlik seviyesi ne olursa olsun bu grubun ihtiyaçlarını karşılamakta tıbbi, sosyal ve mali sıkıntılar olacağını belirten Doç. Dr. Altınanahtar, yaşlanmayla hastalık oranı, kalıcı sakatlanma riski, bulaşıcı olmayan hastalıkların artmasının söz konusu olduğunu anlattı.
Tüm bunların sonucunda ülkelerin sağlık hizmetleri harcamalarının da artacağını söyleyen Doç. Dr. Altınanahtar, “1950’lerde dünya genelinde yüzde 8,5 olan yaşlı bağımlılık oranı günümüzde yüzde 15’lere çıktı. Bu her 100 çalışana 65 yaş üstü 15 kişi düşüyor anlamına gelir. Türkiye’de bu oranın 2040’lara doğru yüzde 25’lere gelmesi bekleniyor. Japonya’da ise şimdiden yüzde 46’lara ulaştı. Çalışanlardan kesilecek emeklilik ve sigorta primleri emeklilere aktarılacak fon olarak düşünülürken artık ekonomik olarak karşılanması mümkün olmayacak. Daha çok çocuk sahibi olmak çözüm olabilir ama maddi imkânsızlıklar içinde o çocuklara bakamazsanız karşımıza başka problemler çıkacak. Her çalışanın gelirinin artırılması, bu kişilerden yapılacak kesintilerin 65 yaş üstü nüfusun hayat koşullarını iyileştirmede kullanılabilir. Bunun için de gelişmiş ülke statüsüne ulaşmak lazım. Teknoloji yaratabilir hale gelmeliyiz” ifadelerini kullandı.
YAŞLILIĞI SAĞLIKLI GEÇİRMEK İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Doç. Dr. Alper Altınanahtar, “65 yaşından sonra kronik rahatsızlıkların gelişmesini önlemek için gençken kişileri sağlıklı yaşamaya teşvik etmeliyiz. Sigara ve alkol tüketimini en aza indirmek için çalışmalar yapılmalıdır. Düzenli spor, egzersiz, kolesterol seviyelerinin kontrol altında tutulması gibi etkenler yaş ilerledikçe yaşanacak rahatsızlıkları engellemede en önemli mekanizmalardır” dedi.
EVDE BAKIM HİZMETLERİ
Uzun dönem bakım hizmetlerinin kendi bakımını devam ettiremeyip, yatalak hale gelen 65 yaş üstü vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasında kaçınılmaz olduğunu belirten Doç. Dr. Altınanahtar, “Bu konu ciddi anlamda profesyonel ilgiyi gerektiriyor. Yatalak bir hastaya bu konuda eğitim almamış, hissiyatıyla yaklaşan bir bireyin yeteri kadar yardımcı olması beklenemez. Yanlış müdahalelerle kişilerin sağlığının daha da kötüye gitmesine neden olabiliriz. Çünkü verilmesi gereken ilaçlar ve bu ilaçların belli zamanları var. Hekimler ve yetkin sağlık personeli hastanın gözlemlenmesini daha iyi yapacaktır” diye konuştu.
EMEKLİLİĞİNİZİ ŞİMDİDEN PLANLAYIN
Finansal altyapının iyi kurgulanması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Altınanahtar, “Kişileri bilinçlendirmeliyiz. Özellikle çalışan nüfusun 65 yaşından sonra ‘ben ne olacağım?’ sorusunu şimdiden cevaplaması ve yatırımlarını başlatması lazım. Şu andaki sistem her ne kadar belli bir yaştan sonra emekli olma imkânı sunuyorsa da çalışma imkânının da hakka dönüşmesi gerekiyor. Sağlığı yerinde olan biri 65-70 yaşından sonra yapabileceği işler varsa, çalışmak istiyorsa hukuki altyapının sağlanıp, bireylerin tam hakları korunmak kaydıyla iş hayatında olmaları sağlanabilir” ifadelerini kullandı.
E-NABIZ GİBİ UYGULAMALAR YERİNDE
Doç. Dr. Altınanahtar, “Kişilerin teknoloji yardımıyla bütün sağlık sisteminde takiplerinin yapılması gerekiyor. Türkiye, bu konuda çok yol kat etti. E-nabız ve benzeri uygulamalar, yapılan tetkiklerin online platformlar üzerinden takip edilmesi, yeni bir doktor görse bile hastanın geçmişiyle ilgili bilgiye sahip olması, bu bilgileri analiz etmesi çok önemli” dedi.