DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, KRT TV`de yayınlanan Stüdyo Ankara programında gazeteciler Zeynep Gürcanlı, Nergis Demirkaya ve Yıldız Yazıcıoğlu`nun sorularını yanıtladı. Babacan, İstanbul Sözleşmesi`nden imza çekilmesi, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal`ın görevden alınması, HDP`nin kapatılması için iddianame hazırlanması başta olmak üzere ülke gündemindeki sıcak gelişmelerle ilgili konuştu.
Naci Ağbal`ın görevden alınmasıyla ilgili konuşan Babacan, "20 ayda 4 tane Merkez Bankası Başkanı gördük, 20 ayda 4 tane TÜİK Başkanı gördük. Böyle bir şey yok! Bu kadar sık başkan değiştirmek, buna rağmen sonuç alamamak ne demek? Sorun bütün o başkanları atayan kişinin kendinde demek. Problemin kaynağı çok açık yani. Cumhurbaşkanı Varlık Fonu`nun başına kendisini atadı biliyorsunuz. Önünde hiçbir engel yok. Kendini Merkez Bankası Başkanı olarak atasın. İnsanlara da yazık, biri geliyor biri gidiyor. Neyin doğru olduğuna inanıyorsa onu yapsın. Faizler düşecekse düşsün, artacaksa artsın. Boşuna suçu da başka kimseye yıkmasın." dedi.
HDP`li Ömer Faruk Gergerlioğlu`nun vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:
Sayın Gergerlioğlu`yla ilgili gelişme son derece üzücü. Adeta tek başına bir insan hakları derneği gibi çalışan bir milletvekili. Üstelik bu adım Enis Berberoğlu kararına rağmen atıldı. Anayasa Mahkemesi çok kararlı durunca mecburen Sayın Berberoğlu`nu tekrar Meclis`e davet ettiler. Bu yaşanmışken, şimdi Sayın Gergerlioğlu`yla ilgili tekrar aynı hatada ısrar etmek, gerçekten akıl alır gibi değil. Yani hukukta bir emsal kavramı vardır, bunların hepsi yerle bir şu anda. Amaç, şeytanlaştırma, düşmanlaştırma ve böylelikle gündem yaratma.
Meclis Başkanı Sayın Şentop`tan `Cumhurbaşkanı Meclis`in yetkisini gasp etti` demesini beklemek nafile. Şu andaki sistem maalesef Meclis`i önemsizleştirmiş durumda. Meclisin başkanlığı eskisi gibi değil. Nihayetinde bu Meclis Başkanını belirleyen kişi de Cumhurbaşkanı. Dolayısıyla Meclis Başkanı `Beni seçen bu Meclis değil, beni seçen Cumhurbaşkanı` diyor. Beni seçen Cumhurbaşkanı ise, demek ki ben ona karşı daha fazla sorumlu hissetmek zorundayım, diyor. Onun için çok bir şeyler beklememek lazım. Biz işte bu yüzden güçlendirilmiş parlamenter sistem gerek, merkezinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalıdır diyoruz.
Allah kimseyi Sayın Bahçeli gibi birine muhtaç etmesin. Sayın Erdoğan`ın durumu hiç kolay değil. Yüzde 52`yi Cumhurbaşkanı sadece AK Partililerin oyuyla almadı, MHP`lilerin de oyu var orada. Dolayısıyla hem kendi Cumhurbaşkanlığının, hem de Meclis`teki çoğunluğunun Bahçeli`nin desteğiyle olduğunu herkes biliyor. Ve Bahçeli desteğini çektiği anda hem kendi Cumhurbaşkanlığının siyasi meşruiyetinin riske gireceğini, hem de Meclis`te artık istediği gibi işleri götüremeyeceğini biliyor. Ama Sayın Bahçeli`nin de bu küçük hissesini adeta hükümeti yönetmek için, hükümete baskı yapmak için, empoze yapmak için, dediğini yaptırtmak için kullanmasını siyasi etik açısından doğru bulmuyorum.
Biz prensip olarak parti kapatılmasına karşıyız. HDP, 6 milyon oy almış Meclis`teki üçüncü siyasi partidir. Bu ülkenin sorunlarının mutlaka meşru, demokratik siyaset zemininde çözülmesi gerek. Meselenin başka zeminlere kaymasını önlemek zorundayız.
Bir başka gerçek de var ki, o da bu terör örgütünün Türkiye`deki siyasetin üzerine artık gölge etmemesi lazım. İstismar ettiği zeminle ilgili sorunları çözmemiz lazım ki bu topraklardaki varlığı sona ersin. Siyasi partilerin her birisinin kendi hedefi, misyonu, kendi hitap ettiği kitle neyse o çerçevede, anayasa çerçevesinde, meşru demokratik siyaset çerçevesinde hareket etmesi lazım. Eğer bunlara dikkat etmezsek Allah korusun çözüm siyasette, demokraside değil, başka alanlarda aranmaya başlanır o da bu ülkenin istikrarı için, güvenliği için faydalı olmaz.
İktidarın İstanbul Sözleşmesi`ni fesih kararının ardından Genel Merkez Başkanlık Kurulu`muzu topladık. Hukukçu arkadaşlarımız yol, yöntem ve usulüyle ilgili çalışıyorlar. İtiraz sürecimizi başlatarak, kararın iptali için mücadele edeceğiz. Ancak başvurduğumuz merci neresi olacak? Danıştay. Maalesef Hükümetin son derece etkisi altında olan bir kurum. Ama pes etmek yok, hukuki mücadelesini sonuna kadar vereceğiz.