Tarımda ihtisaslaşma ve aile işletmelerinin kurumsallaşmasının önemi konuşuldu

Tarımda ihtisaslaşma ve aile işletmelerinin kurumsallaşmasının önemi konuşuldu

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından dijital ortamda 2?ncisi düzenlenen Webinar`da, tarımsal alanda eğitim eksikliği, aile işletmelerinin kurumsallaşması, köylü-çiftçi farkı ve sözleşmeli tarım konuları ele alındı. TGDF

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından dijital ortamda 2?ncisi düzenlenen Webinar`da, tarımsal alanda eğitim eksikliği, aile işletmelerinin kurumsallaşması, köylü-çiftçi farkı ve sözleşmeli tarım konuları ele alındı. TGDF Başkan Vekili Rint Akyüz?ün moderatörlüğünde gerçekleşen ve Webinar?ı kamu ve özel sektör paydaşlarından birçok kişi takip etti.

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından dijital ortamda düzenlenen Webinar’ın 2’ncisi gerçekleşti. TGDF Başkan Vekili Rint Akyüz’ün moderatörlüğünde gerçekleşen Webinar’a SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tezel, MEYED Yönetim Kurulu Başkanı İlker Güney, TEB Tarım Bankacılığı Pazarlama Müdürü Dr. Onur Terzi, Agrio Kurucusu Umut Gökçen Yılmaz konuşmacı olarak katıldı. Tarımsal alanda eğitim eksikliği, köylü-çiftçi farkı ve sözleşmeli tarım konuları ele alındığı oturumu kamu ve özel sektör paydaşlarından birçok kişi katıldı.


TEZEL: AİLE İŞLETMELERİ KURUMSALLAŞMASINI SAĞLAMAK GEREKİYOR


Tarımsal üretimde kooperatif ve birliklerin etkin olmaları gerektiğinin altını çizen Tezel, “Türkiye’deki kooperatif ve birlik yapılarını organizasyonel olarak reddetmemeden ama organizasyonlarının kurumsallaşmasını ve batılı örneklere evrilmesini sağlamak için hep birlikte emek vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bugün biz tarımsal finansmandan söz ederken herhangi bir çiftçi, bir tarımsal finansman için ihtiyaç duyduğunda ve buna erişmede destek alamıyor. Çünkü mekaniğin içinde yok. Destek vermiyorlar demek istemiyorum. Mekaniğin içinde yok. Dolayısıyla, bu yapının içerisinde kooperatif ve birliklerin etkin olmaları lazım. Ülkemizde, kooperatif ve birlik örgütlenmeleri mahsulün son ürün fiyatıyla ilgilenip, ilgilerinin dışında bir destek sağlayamıyorlar. Bu tespitten sonra da ‘neden finansman ihtiyacı’ ve ‘neden modernizasyon ihtiyacı’ sorularını ortaya çıkıyor. Çünkü meyve suyu, hayvancılık, süt ve süt ürünleri sektörü ve diğer tüm sektörler için ölçek konusu geçerli. En nihayetinde konu ölçeğe dayanıyor. Hepimizin temel derdi ‘ölçek ekonomisi’” dedi.


Aile işletmelerinin kurumsallaştırılması için finans okur yazarlığının sağlanması gerektiğini belirten Tezel, “Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa Birliği’nde de özellikle aile işletmelerinin yapıları yerli yerinde duruyor. Ama onlar, kendi içlerindeki kategorik yapılanmaları ile gerek örgütlenme gerek ise sanayici ile olan ilişkilerinde hedef odaklı üretim yapmaları nedeniyle yerli yerinde kalabiliyorlar. Bununla birlikte, bizim ülkemizde finansal okur yazarlığın sadece tarımsa değil her meslek grubunda sağlanması gerekiyor. Ama özellikle tarımsal alanda bu çok önemli. Herkes yetkinlik seviyesini artırmak zorunda. En nihayetinde finanse etmek, formlamanın dışında bedelsiz bir danışmanlığı sağlamak mümkün değil. Böyle olunca da aile işletmelerinin kurumsallaşmasını sağlamak gerekiyor. Bunun için özel sektör ve finans kuruluşları ve en önemlisi kamu otoritesinin aile işletmelerinin kurumsallaşmasına yönelik standartlar koyması gerekiyor. Ancak böylelikle sürdürülebilirlikten söz edilebilir” diye konuştu.


TERZİ: TARIMDA İHTİSASLAŞMAYA İHTİYAÇ VAR


Tarımsal alandaki belli başlı sorunlara değinerek konuşmasına başlayan Terzi, “Finansal okur yazarlık, başka bilişimlerin gelişmesine de ihtiyaç var ama özellikle bir ihtisaslaşmaya ihtiyaç olduğu ortada. Kapasitenin artırılması, ürün kalitesinin geliştirilmesi de önemli konular. Bizim sulama sıkıntımız var. Toplam suyun büyük bir kısmı tarımda değerlendiriliyor ama sulu tarım, toplam tarımsal üretimin yüzde 30’u kadar. Bu noktada, bu yapının genel sektör anlamında geliştirilebilmesi ve bir yerden bir yere taşınabilmesi için mutlak suretle zincirin sağlıklı çalışması lazım. Zincir sağlıklı çalıştığında ihtisaslaşma da beraberinde gelecek. Burada devletin, özel sektörün, çiftçi ve çiftçi örgütlerinin de rolü ve ödevi var. Çünkü küçük üreticinin alım veya satım gücünü güçlendirecek olan kooperatiflerin de İhtisaslaşmada önemli bir rolü var. Bunu da asla göz ardı etmemek gerekir. Bunu göz ardı edersek küçük çiftçiyi öldürürüz. Bu bizim hiç istemediğimiz bir şey. Aile çiftçiliği, dünya tarımının bel kemiğidir. ABD’deki tarım sayımı rakamlarına baktığımızda, süt ve et üretiminde 30 baş altı çiftliklerin toplam üretim içinde yüzde 60-70’i aldığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.


YILMAZ: BÜTÜNLEŞİK BAKIŞ AÇISI ÖNEMLİ


Tarımda, aylık finansal enstrümanların kendi içerisinde karlı ve yeterli olmayabileceğini söyleyen Yılmaz, “Eğer bunları birbirinden ayırır, bu değer zincirine bütünleşik olarak bakmazsak, bunların tamamı tek bir karlılık hedefi ile çalışırlarsa ve yanlış tasarlanmışlarsa, sektördeki finansal okur yazarlık seviyesi düşük ise bugün karşılaştığımız büyüme zorlukları kaçınılmaz hale gelir. Demek ki aslında tarımsal gıda üretimi, bütünleşik şekilde tasarlanmalı. Buradaki bilgiyi birleştiren doğru sistemler uç uca eklenerek, gerekirse bazı aktörlerdeki finansmanın zararına yapılacağı; fakat bütünleşik kalkınma hedefi ile tarıma özgü bir finansman ve kalkınma politikası ihtiyacı ortadadır. Bunu aynı zamanda başka diğer motivasyonlarla da birleştirebiliriz. Üretimin sürdürülebilirliği, gıda güvenliği, çıktıların insan sağlığına olan veya doğaya olan etkileri gibi başlıklar koyabiliriz. Bu konularda elbette bilincin, bilgi sistemlerin önemi büyük. Fakat bu işle ilgili hem otoriteler hem de gerekli finansal araçlar tarafında motivasyonu, cesaretlendirmeyi doğru sağlayacak uygulamalara ihtiyaç vardır” dedi.


Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Üreticilerin kayıt altına alınmasıyla ilgili ters yönde bir anlayış var. Arazi büyüklüğü belli bir yapının üstüne çıktığında bunu deklare etmek zorunda olmak, elektronik fatura mükellefi haline gelmek, denetime tabi olmanın karlılık üzerinde yarattığı olumsuz etkiler nedeniyle o çizginin altında kalmaya çalışan oyuncular görüyoruz. Oysa hem denetim sistemleri hem finansal sistemler bu bilgiyi doğru işleyerek, bütün üreticileri daha açık, daha denetlenebilir ve bu konuda doğru finansal enstrümanlara erişebilmek adına cesaretlendirmelidir. İşin özü, tarımın üretiminin zorluklarına özgü mikro ölçüde finansmana ihtiyacımız var. Ki bu tarımsal kalkınma hedefinin altını besleyebilsin. Bu zincirin içerisinde eğer oyuncuları memnun etmek istiyorsak maliyeti düşük paraya erişim, üretime paralel ödeme koşulları, buna göre tasarlanmış finansal hizmetler ve enstrümanlar çok olumlu ve yapıcı hızlandırıcılardır. Makine, ekipman yatırımları veya büyüme öncesi tesis yatırımları gibi daha büyük miktarlarda ön finansman gerektiren yatırımlarda da benzer bir davranışa ihtiyaç var.”


GÜNEY: ÜRETİM SÜRECİNDE BELİRSİZLİKTEN ÇIKMAK GEREKİYOR


Tarımsal üretimde birkaç temel konu olduğunu vurgulayan Güney, “Gündem maddelerimize baktığımızda, birincisi; sosyolojik olarak yerinde gelir transferi yapılacak yerin neresi olduğudur. İkincisi ise, bunu yapacak kişinin kim olduğudur. Dolayısıyla biz meyve suyu sektörü açısından baktığımızda, bizim yerimiz toprak ve su. Ve bunu yapan çiftçiyi bulmak zorundayız. Bu iki ana başlığı yerine getirdikten sonra da ona bir model öngörmek zorundayız. Bu modelin sonucu, bir gelir transferine tekabül etmeli. Bu gelir transferinin içerisinde, insanların sosyolojik hareket etmek, yani yabancılaşmak dediğimiz göçe, ya da yaptığı işe karşı yabancılaşıp bu işi yapmama yönünde irade koymasına diyoruz” diye konuştu.


Güner, sözlerine şöyle devam etti:


“Dünya üzerinde artık ekonomik yapılar, sürdürülebilirlik üzerindeki tarife girdikleri için finansmanın da buna eşdeğer görünmesi lazım. Finansman bizim sektörümüzde, toprakta başlıyor. Meyve-sebze hasadının süreci belli. Ortalama 45 günlük bir hasat dönemi var. Çiftçinin bu süreçteki parası ödenmek zorunda. İkinci basamağında, sanayici var diyelim. Sanayici ürünü alıp işliyor, hazır hale getiriyor ve ardından 60 günlük bir süreç daha ekleniyor. Rakam 105 güne erişiyor. Bu zaman zarfında ürünün, müşteriyle buluşup sevkiyata dönene kadar yaklaşık 180 gün daha gerekiyor. Yani 280 günlük bir finansmana ihtiyaç var. Bu tabloya eğitimli insanlar, ‘benim bu finansmana ihtiyacıma karşı böleceğim maliyet, bu maliyete istinaden bu paranın geldiğindeki döviz kurları ve diğer enstrümanlara oransal yaklaşımım, bunun fırsat eşitliğine göre getirisi, bu gelirin bir sonraki satışta fırsat maliyetine uygun olarak tekrar sağlanıp sağlanamayacağı’ şeklinde bakıyor. Bu 280 içerisinde bu kadar parametreyi, bir sabitte tutup, getirip bir matematik denklemine koymak için, yani bizim belirsizlikten çıkıp finansla beraber belirli bir hale getirmemiz gerekiyor. Bu işlem, finans kuruluşlarının tek başına yapabileceği, bankaların veya özel sektörün içerisine girip katlanabileceği bir yapı değil. Devletle beraber bir modele getirip oluşturulmalı.”


 



Tarımda ihtisaslaşma ve aile işletmelerinin kurumsallaşmasının önemi konuşuldu
12.6°