25 Mart 2009'da Kahramanmaraş'ta düşen helikopterde bulunan BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya, İsmail Güneş ve helikopter pilotu Mustafa Kaya İstektepe'nin hayatını kaybetmesiyle ilgili Ulaştırma ve Haberleştirme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Orhan Birdal, dönemin Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru, Adana Jandarma Bölge Komutanı Emekli Korgeneral Ali Lapanta ve Kurmay Başkanı Mazlum Koçoğlu hakkında görevi kötüye kullanma suçundan Kahramanmaraş 5'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Dava sonunda hâkim; Orhan Birdal'ı 1 yıl 1 ay, Ali Arıduru'yu 1 yıl 3 ay, Ali Lapanta'yı 1 yıl 6 ay ve Mazlum Koçoğlu'nu da 1 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı. 76 sayfalık gerekçeli kararda arama kurtarma çalışmalarında olumsuz meteorolojik koşulların arama kurtarma çalışmalarını geciktirdiği hususunun mutlak olduğu, ancak; düşen helikopterde yer alan şahıslardan birinin siyasi bir partinin lideri olduğu, olayın kamuoyunda yaratacağı yankının büyüklüğünün tartışmasız olacağı ve bu nedenle olayda görev alan sanıkların bizzat ellerinden gelen azami dikkat ve özeni göstermekle sorumlu olduğu, takdir haklarını kullanırken de aynı dikkat ve özeni göstermeleri gerektiği belirtildi.
‘ARAMA KURTARMA BÖLGESİNDE HİÇ BİR İCRAİ FAALİYETTE BULUNMADI’
Dava süresince istikrarlı olarak suçlamaları inkar etmeleri ve pişmanlık göstermemeleri nedeniyle cezalarında indirimin yapılmadığı sanıklardan Ali Arıduru'nun olay tarihinde Sivil Havacılık Genel Müdürü olduğu, o dönem yürürlükte bulunan Türk Arama Kurtarma Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda arama kurtarma bölgesinde, arama kurtarma koordinatörü olduğu belirtilerek şöyle denildi:
"Arama kurtarma koordinatörü olarak, kara arama kurtarma faaliyetlerini bizzat yürüterek icra etmesinin gerektiği ancak etmediği, arama kurtarma bölgesinde hiç bir icrai faaliyette bulunmadığı ve kendisine bağlı birimlerce bulunulmasını da sağlamadığı, bu hususu savunmalarında tevil yollu ikrar ettiği, başka kurum, kişi ve kurullarca kendisine yürütülecek faaliyetlerin devralındığının bildirildiğini savunduğu, bir an için bu savunma kabul edilse dahi yasal düzenlemeler ile kendisine yüklenen sorumluluğun ortadan kalktığı düşünülemez."
‘GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEDİ’
Orhan Birdal'ın da kara üzerinde yapılacak tüm arama kurtarma faaliyetlerinin koordinasyonundan sorumlu olduğu belirtilen kararda, "Arama kurtarma faaliyetleri sonunda bu faaliyetlere katılmış bulunan ilgili birimlerce düzenlenen arama kurtarma raporlarının kendisine ulaşmasını takiben, bilgileri derleyip detaylı olay raporunu hazırlamasının, arama kurtarma faaliyetlerini Ana Arama ve Kurtarma Koordinasyon Merkezi adına icra etmesinin, arama kurtarma faaliyetlerinin icra edilmesi amacıyla, Hava Yardımcı Arama Koordinasyon Merkezlerini kurmasının, arama kurtarma faaliyetlerini destekleyecek şekilde hava trafik kontrol ve uçuş servis hizmetlerini idame ettirmesinin, arama kurtarma faaliyet sahasının gerektiğinde notamlama işlemi, uydu kanalıyla AFTN (Airnotical tix telecommünication network/sabit havacılık haberleşme şebekesi) devrelerinden ulaşan COSPAS/SARSAT (Cospas:Space system for search of vessels in distress/tehlikedeki gemilerin aranmasına yönelik uzay sistemi-Sarsat:Search and rescue satallite aided tracking/Uydusal olarak arama ve kurtarma takip sistemi) mesajlarının değerlendirilip, sonuçlarının arama kurtarma ile ilgili birimlere aktarılmasını sağlamasının gerektiği, ancak dosya kapsamından bu görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldı" denildi.
‘UYGUN TEÇHİZATLI BİRLİKLER TEHLİKELİ OLABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİYLE SEVK EDİLMEDİ’
Diğer sanık Ali Lapanta'nın da karada arama kurtarma faaliyetlerine fiilen katılıp askerlerin sevk ve idaresini devraldığı belirtilerek şöyle denildi:
"Adana Bölge Jandarma Komutanı sanık Ali Lapanta'nın ise şahsi kararıyla, uygun teçhizata sahip olduğunu ikrar ettiği birliklerini, kaza mahalli olması muhtemel bölgeye, tehlikeli olabileceği düşüncesiyle sevk etmediğinin dosya kapsamı ve sanığın ikrarı ile anlaşıldığı, her ne kadar bu kararın bulunulan şartlarda, birliklerin menfaati gibi bir mazereti olsa da, enkaza teçhizatı olmayan bir grup köylü tarafından ulaşıldığı değerlendirildiğinde, uygun teçhizata ve eğitime sahip birliklerin, muhtemel kaza bölgesine sevk edilmemesinin, bölge komutanlığı görevini üstlenmiş, tehlikeli görevler karşısında ani kararlar almasını gerektirecek önemli bir görev ifa eden, dönemin bakanlarına brifing verecek kadar yetkin bir komutandan beklenmeyecek derecede kusurlu bir davranış olduğunun dosya kapsamından açıkça anlaşıldı."
‘KENDİSİNDEN BEKLENEN DİKKAT VE ÖZENİ GÖSTERMEDİ’
Mazlum Koçoğlu'nun da birliklerin sevk ve idaresini doğru yönlendiremediği kaydedilerek, "Kaza mahalli olması muhtemel bölgeye uygun eğitim ve teçhizata sahip birliklerin sevk edilmemesinden sorumlu olduğu, bunun yanı sıra jandarma ceride kayıtlarının usule uygun tutulmasının sağlanması nedeniyle de görevli olduğu, ancak ceride kayıtlarının özellikle olay günüyle ilgili bölümlerinin usule uygun tutulmadığına ilişkin şüphelerin olduğu, bu haliyle sanığın görevini ifa ederken konumu itibariyle kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediği anlaşılmıştır" dendi.