Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dokuz Eylül Üniversitesi`nin "Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi" başlıklı uluslararası konferansında açıklamalarda bulundu.
ABD öncülüğünde DEAŞ ile mücadele etmek için kurulduğu açıklanan ve terör örgütü PKK`nın Suriye kolu YPG/SDG`nin de içinde yer aldığı koalisyonun ABD`li komutanı Wayne Marotto`nun sosyal medya hesabından "PKK ile kol kolayız" mesajı vermesine çok sert tepki gösteren Erdoğan, "Suriye`nin kuzeyinde bakıyorsunuz Amerikalı general, çok ilginç, diyor ki, `biz şu anda PKK/YPG/PYD ile beraberiz`. Bu nasıl NATO`da ittifak? Bu nasıl müttefiklik? Bunların mültecilere sahip çıkmak gibi dertleri yok. Hala bunlar terörle beraberler, teröristlerle beraberler. Biz de terörle ve teröristlerle mücadelemizi her yerde sürdürüyoruz, bundan sonra da sürdüreceğiz. Dostlar, dostluğunu icra ettiği müddetçe biz de gönlümüzü açarız. Ama etmezlerse bugüne kadar ne yaptıysak bundan sonra da onu yaparız" ifadelerini kullandı.
"Göç alanında uzman seçkin isimleri bir araya getiren sayın rektör ve üniversite görevlilerini tebrik ediyorum. Göçün sebepleriyle sosyal, kültürel ve ekonomik etkileriyle bizi yeniden düşünmeye sevk edeceğine inanıyorum. Göç konusunun, özellikle son yıllarda küresel bir mesele olarak dünyanın gündemini işgal ettiğini görüyoruz. 2. dünya savaşından bu yana en çok insan hareketliliği dönemini yaşıyoruz.
Dünya genelinde göçmenlerin sayısı 272 milyona, yerlerinden edilen kişilerin sayısı 80 milyona, mültecilerin sayısı ise 26 milyona yaklaşmıştır. Yani dünya nüfusunun %3`ü göçmen olarak hayatını sürdürmektedir. Zulümden baskıdan açlıktan kaçarak güvenli bir gelecek kurma ümidiyle çıkılan yolculuklar, kimi zaman felaketle sonlanıyor. 30 bine yakın göçmen Akdeniz`de hayatını kaybetti. Sahra çölünün kızılı, binlerce umut yolcusunun mezarı oldu.
Özellikle botlarının nasıl kasten batırıldığını gayet iyi hatırlıyoruz. İnsanlık sadece Akdeniz`de değil, Ege`de ve Meriç`te de sınıfta kalmıştır. Göçmenlerin hayalleri kendilerini denize itenlerle suya gömülmüştür. Avrupa`ya sığınan 10 binlerce Suriyeli çocuğun ise nerede olduğu kimler tarafından kaçırıldığı bilinmiyor. Dünyadaki mülteci nüfusunun yaklaşık %80`inene zengin devletler değil, imkanları çok daha kısıtlı devletler ev sahipliği yapıyor. Kabul ettikleri birkaç mülteciyi reklam malzemesi yapanlar, bu durumda sorumluluk üstlenmiyor. Mülteciler Yüksek Komiserliği rakamlarına göre 2020`de dünyada 3. ülkelere yerleştirilmeyi bekleyen 1 milyon 440 bin mülteciden sadece bir kısmı batıya yerleştirilmiştir. Türkiye 4 milyonu bulan mülteciye kapılarını açmıştır. Türkiye ile Yunanistan sınırında mültecilere Yunan güvenlik güçleri tarafından açıkça zulüm edildiği sahneler yaşadık. AB Ajansı Frontex`le bu hak ihlaline ortak olmuştur. Son 500 yılda zulme uğrayan baskı gören, inancı, rengi kültürü dolayısıyla mağdur olan mazlumlara biz kapımızı açtık. Kafkasya`daki kardeşlerimizde, balkanlardaki soydaşlarımız da dara düşünce hep bizim topraklarımıza sığındı.
2. dünya savaşı sırasında Avrupa`daki Türk diplomatlar, Türk pasaportuyla yüzlerce mazlumu soykırımdan kurtardı. Zulme ve katliama uğrayan herkese güvenli bir liman şefkatli bir yuva olduk. Maddi imkanları bizden kat ve kat fazla olan ülkeler mültecileri toplama kampına mahkum ederken, biz bu insanlarla ekmeğimizi paylaştık. Obama görevdeyken şahsımı aradı ve Kobani`deki Kürtlerin zor durumda olduğunu ve bu konuda özellikle kapılarımızı açmamız için destek istedi. Dedim ki bu durumda nasıl olacak. Bana verdiği cevap şu; Bu insanlar ölümle karşı karşıya. Gerekirse biz tüm mühimmatla buraya uçağı indireceğiz. Ben de dedim ki, biz buna ortak olamayız. O olay ile birlikte binlerce Kürt kardeşimiz o olay neticesinde öldü. Biz ona rağmen kapılarımızı açtık. On binlerce Kobanili Kürt kardeşimiz hala bizim topraklarımızda.
Bize verilen birçok söz oldu ama yerine getirilmedi. Verdikleri sözü yerine getirmediler, 50 dereden 50 su taşıdılar. 52 bin biriket konut yaptık. İstedik ki bu insanları çadırlarda yaşatmayalım. 50 biriket konutta çadırda değil, buralarda yaşasın istedik. Depremde bile 500-600 konteynerde depremzedeleri ziyaret ediyoruz. Avrupa 100 bin sığınmacı için 3 milyar avro destek verirken, Türkiye`deki sığınmacılar için ellerini taşın altına koymadılar. Yan yana gelince hep yalan. Şu kadar verdik bu kadar verdik. Uluslararası kuruluşlar bile bu gerçeği görmeye yeni yeni başladılar. Suriyeli sığınmacılara sahip çıkan tek ülke Türkiye`dir. Askeri gücümüzle bunları yapabildik. Bizim askerimiz olmasa bunların yapacağı şeyler hiç belli değil.
Suriye`nin kuzeyindeki güvenlik ortamı iyileştikçe, ülkemizdeki Suriyelilerin dönüşleri hızlanıyor. 24 bin sığınmacı ülkelerine geri döndü. İstikrar ve huzur ortamı güçlendikçe bu geri dönüşler artacaktır. Bölücü terör örgütünün son dönemde güvenli bölgelere saldırılarını arttırdığını görüyoruz. 1 ay içinde onlarca masum sivil ve çocuk hayatını kaybetti. Güven ortamının bozulmasına, kesinlikle izin vermeyeceğiz. Tarih boyunca var olan, bundan sonra da var olacak göç olgusuna geniş perspektifle bakmak gerekiyor.
Asıl yüzleşilmesi gereken, göçü besleyen sorunlardır. Her yıl milyonlarca insanı evini terk etmeye zorlayan şeylerdir. Asıl insanı siyasi ve sosyal mesele olduğunu kabul ederek başlayabiliriz. Her göç aynı zamanda yeni bir buluşmadır. Dini, kültürü, farklı insanların kucaklaşmasındır. Göçle ilgili önyargılarımızı bırakarak göçmenlerin gittikleri ülkelere katkılarını da görmemiz gerekiyor. Asırlardır göç alan ve 1965`ten beridir göç veren bir ülke olarak meseleye gerekli adımları atıyoruz."