Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Bizim Yunus Yılı Açılış Töreni'ne katıldı. Program, Gara şehitleri için Millet Camii İmam Hatibi Adem Kemaneci tarafından yapılan Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Ardından kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin ruhları için Fatiha Suresi'ni okuduktan sonra sözlerine başladı. Erdoğan, 2021 senesinin Türkiye tarihi ve kültürü açısından birçok önemli yıl dönümünü barındırdığına dikkat çekti. 2021'in İstiklal Marşı'nın kabul edilişinin 100'üncü yılına, Hacı Bektaş-ı Veli'nin ebediyete irtihalinin 750'nci seneyi devriyesine ve Yunus Emre'nin vefatının 700'üncü yıl dönümüne tekabül ettiğini kaydeden Erdoğan, "Bizim için böylesine mühim olan bir yıl olan 2021 senesini biz de manasına yakışır şekilde idrak etmek istedik. Bu amaçla 2021 yılını İstiklal Marşı Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli Yılı ilan ettik. UNESCO 1991'i Yunus Emre Sevgi Yılı olarak belirlemişti. Yunus'un insan sevgisini esas alan görüşleri, bütün dünyada barış sloganları haline dönüşmüştü. Bu defa UNESCO vefatının 700'üncü yılı olması münasebetiyle 2021 yılını Yunus Emre'ye adadı. Bu konudaki desteklerinden dolayı özellikle Azerbaycan, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Özbekistan'ın UNESCO'daki temsilcilerine teşekkürü bir borç biliyorum" mesajını verdi.
'BU TOPRAKLARA TÜRK İSLAM MÜHRÜ VARAN ASIL MÜESSESE DERGAHLARDIR'
Yunus Emre ve Türkçe yılı kapsamında 'Bizim Yunus' ve 'Dünya Dili Türkçe' temalarıyla Cumhurbaşkanlığı himayesinde birçok etkinlik düzenleyeceklerini belirten Erdoğan, bu etkinliklerle Yunus Emre'yi bir kez daha yad ederken onun mesajlarını tüm insanlığa ulaştırmaya çalışacaklarını da dile getirdi. Erdoğan, "Yunus'u, Mevlana'yı, Hacı Bektaş'ı, Pir Sultan'ı, velhasıl 780 bin kilometre kare vatan toprağını sevgiyle aşkla kardeşlikle yoğuran her bir gönül sultanımızı yüreklere nakşedeceğiz. 1071 Malazgirt Zaferi'nin hemen ardından ecdadımızın bu topraklarda inşa ettiği camiler, medreseler, kütüphaneler, çeşmeler, köprüler, çarşılar, hanlar ve kervansaraylar Anadolu’ya yepyeni bir kimlik kazandırmıştır. Bütün bu eserlerin yanı sıra Türk İslam mührünü bu topraklara vuran asıl müessese dergahlar olmuştur. Hoca Ahmet Yesevi’den aldıkları destur ile Türkistan’dan Anadolu’ya hicret eden dervişler bu yeni vatanın dört bir yanında dergahlar kurdular. İlerleyen zaman içinde Hacı Bayram Veli, Aziz Mahmut Hüdayi, Şeyh Şaban-ı Veli gibi nice hak aşığını yetiştiren bu dergahlar sevgi merhamet ve kardeşlik ikliminin bütün Anadolu'yu kuşatmasını sağladı. Bir taraftan gaziler eliyle şehirleri fetheden ecdadımız, diğer taraftan ilim irfan ve hikmet ehli bilgiler marifetiyle gönüller kazandı. Fütuhat ile fütüvvetin el ele kök saldığı bu geniş coğrafyada dünya tarihinin akışını değiştiren büyük bir medeniyet atılımı gerçekleşti. Asırlardır dilden dile aktarılan şiirleriyle, gönüllerimizde taht kuran Yunus Emre de bu dergahlardan birinde yetişmiş Aşık Yunus olmuştur" diye konuştu.
'YUNUS EMRE BİZİM İLLERE BİR KÖPRÜDÜR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunus Emre'nin Tapduk Emre Hazretlerinin dergahında bir insan-ı kamil olarak yetiştiğini ve bu ocakta 40 yıl boyunca yavaş yavaş piştikten sonra ebediyeti kazanma, rızaya erme, teslimiyete varma hayata ve mahlukata aşk nazarıyla bakma yolunun mihmandarı olduğunu söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aşık Yunus da İslam'da tecelli eden bütün güzellikleri aşk imbiğinden geçirerek şiirlere, ilahilere, kelimelere döktü. Vefatının üzerinde tam 7 asır geçmesine rağmen Yunus Emre'yi her dem taze tutan sır işte bu aşktır. Mecnuna çölleri aştıran, Ferhat'a dağları deldiren, pervaneyi ateşe atan, bülbülü ağlatan, neyi inleten de yine aynı aşktır. O aşk ki Alparslan'ı Anadolu'nun, Selahaddin-i Eyyübi'yi Kudüs'ün, Sultan Fatih'i İstanbul'un yollarına düşürmüştür. O aşk ki Hazreti Mevlana’ya ‘Hamdım, piştim, yandım’ dedirtmiştir. O aşk ki İbrahim Ethem’e tacını ve tahtını terk ettirmiştir. İşte bunun için ulema ‘İnsanı insan yapan öz yaradılışındaki aşk cevheridir’ demiştir. Aşk odunda pişirdiği şiirleri, ilahileri ve sözleriyle Yunus Emre de aşk medeniyetinin bayraktarı olmuştur. Yunus Emre, Ahmet Yesevi’den Hacı Bektaş’a bizim illere bir köprüdür. Anadolu’daki 700 yıllık varlığımızı temsil eden gönül eridir. Bir büyük mürşit, bir derin mütefekkirdir, bütün kinlerin, nefretlerin, ihtirasların dışında sevelim sevilelim diyen yüce bir gönüldür. 72 millete bir göz ile bakabilmeyi öneren vicdani bir duruştur."
'VATANI ÖNCE DİL SONRA ORDU BEKLER'
Yunus Emre'nin aynı zamanda Türkçenin mimarı olduğunu ifade eden Erdoğan şöyle konuştu: "O Türkistan'da Ahmet Yesevi ve dervişlerinin hikmetleriyle başlayan çığırı Anadolu'da daha da geliştirmiştir. O Türkçenin aşk ve mana dili olmasını sağlamıştır. Onun bize bıraktığı en büyük miras, her bir dizesinin kelime kelime, her bir kelimesinin hece hece, her bir hecesinin harf harf saçaklanarak 700 yıllık tarihimizi bizim kılan Türkçemizdir. Türkçe dilimiz, kimliğimizdir, asırlara sari kültürümüzün taşıyıcısıdır. Dilini kaybeden bir millet hafızasını kaybeder, benliğini kaybeder, hatta inancını kaybeder. Ana dilleriyle bağları zayıflayan toplumların zamanla sürüleşmesi, sömürgeleşmesi, kimliksiz hale gelmesi kaçınılmazdır. Gerek dünya tarihine gerekse Türk tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğini görürüz. Avrupa kıtasındaki soydaş toplulukların önemli bir bölümünün dilleriyle bağları kopunca nasıl Slavlaştıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Aynı şekilde Afrika'da sömürgecilerin işgal ettikleri yerlerde insanların inançlarıyla beraber dillerini de hedef aldıklarına şahit oluyoruz. Unutmayınız, vatanı önce dil sonra ordu bekler. Bunun için Türkçemize çok sıkı sahip çıkmalıyız. Sadece kendimiz sahip çıkmakla kalmamalı, Türkçemizi dünya dili haline getirmeliyiz."
'BU ÇÜRÜMEYE DUR DEMEK MECBURİYETİNDEYİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık 12 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada 250 milyonu tek millet, tek yürek, tek bilek yapan Türkçenin dünyada en çok konuşulan 5'inci büyük dil olduğunu, günümüzde 35 ayrı ülkede ya ana dil ya ikinci dil yahut yabancı dil olarak Türkçe ile anlaşılabildiğini dile getirdi. Vatanları, bayrakları, devletleri ayrı olan yüzlerce milyon insanı aynı gönül paydasında buluşturanın Türkçe olduğunun altını çizen Erdoğan, "Üzülerek ifade etmek isterim ki bugün dilimizde bir çoraklaşma sürecini yaşıyoruz. Yabancı dile verilen önem maalesef Türkçemizi gölgede bırakıyor. Hatta kimi yerlerde yabancı dille eğitim Türkçe eğitimin önüne geçiyor. Kimi üniversitelerde öğrencilerimiz bırakınız Yunusları, Fuzulileri, Emrahları, Reşat Nurileri, Refik Halitleri, Peyami Safa veya Tanpınarları bile okumadan, hatta adını duymadan diploma alabiliyor. Bunun yanında gazetecilerimizden akademisyenlerimize kadar okumuş yazmış insanlarımızın bir bölümü Türkçeye yeterince özen göstermiyor. Özellikle sosyal medya dili gençlerimiz arasında geçerli bir yazı diline, iletişim diline dönüşüyor. Anlamsız kısaltmalar, aralara serpiştirilen yabancı kelimeler, bozuk cümleler, saçma ifadeler günden güne sıradan hale geliyor. Tabelalarda yazışmalarda ve konuşmalarda şahit olduğumuz yabancı kelime kullanma hastalığı artık geleceğimizi tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. İşte Kızılay Meydanı'ndan şöyle aşağı doğru inin, bütün dükkanların tabelaları adeta bizim dilimizi tehdit ediyor. İstanbul'un da öyle, her yerin de öyle. Dilimizi kısırlaştıran, nesiller arasındaki iletişimi yok eden, Türkçeden ziyade nevzuhur bir kuş dilini andıran bu çürümeye dur demek mecburiyetindeyiz" açıklamasında bulundu.
'EMPERYALİZME KARŞI EN GÜÇLÜ SAVUNMA HATTI DİLİMİZİ KORUMAKTIR'
İletişim aracı dilin en büyük zenginlik olduğunu, insanın sahip olduğu kelimeler kadar kendini gerçekleştirdiğini söyleyen Erdoğan, "100 kelimeyle konuşan birisiyle, bin kelimeyle düşünen birisi aynı değildir. Bin kelimeyle ömrünü tüketene nazaran 10 bin kelimeyle yaşayan kişi hayattan 10 kat daha fazla lezzet alır, hayatın anlamını 10 kat daha fazla kavrar, insanlığa 10 kat daha fazla katkı verir. Bu anlayışla milli bir seferberlik ruhuyla çalışarak gençlerimize sözün, dilin, her biri asırlık tecrübelerin taşıyıcısı olan kelimelerin, kavramların, ifadelerin kıymetini en iyi şekilde anlatmalıyız. Kültür emperyalizmine karşı kuracağımız en güçlü savunma hattı öncelikle dilimizi korumaktır. Kendi ana dilini en doğru ve güzel şekilde konuşamayan bir toplum, başkalarına da katkı sağlayamaz. Türkçeyi korumadan, ne milli kimliğimize sahip çıkabiliriz ne Türk dünyası ile olan bağlarımızı güçlü tutabiliriz ne de küresel hedeflerimize ulaşabiliriz. Dilimiz güç kaybettiği sürece siyasi sınırlarımızın da ortak kültür ve medeniyetimizin de haritalarda yalnızca bir çizgiden ibaret kalmasına mani olmayız. Geleceğimize yapacağımız en önemli yatırımlardan biri yabancı kavramların istilası karşısında güzel Türkçemizi korumak, geliştirmek, zenginleştirmek olacaktır. Bu konuda hepimize bilhassa da ailelerimize öğretmenlerimize münevverlerimize Türk dili ile ilgili çalışma yapan kurum ve sivil toplum kuruluşlarımıza önemli görevler düşüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda 2021 yılında Türkçe konusunda seferberlik ilan edeceklerini açıklarken, "Yunus Emre'nin 700'üncü vefat yılına istinaden 'Dünya Dili Türkçe' adıyla bir seferberlik ilan ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Politikaları Kurulumuz tarafından hazırlanan 224 etkinliği 2021 yılı içerisinde 18 ayrı bakanlık, kurum, sivil toplum kuruluşu marifetiyle hayata geçireceğiz. Bu çalışmalara gereken her türlü desteğin verileceğine inanıyorum" dedi.