Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi`nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni`nde konuştu.
Ülkenin ilim, sanat ve kültür hayatına yön veren, eserleriyle aydınlatan isimleriyle buluşmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Erdoğan, 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür-Sanat Büyük Ödüllerinin hayırlara vesile olmasını diledi. Erdoğan, ödülleri takdim edilecek ilim, kültür ve sanat erbabını tebrik etti.
Bir kitapta okuduğu Hazreti Peygamber ile ilgili bir bölümü paylaşan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bir kitapta okumuştum. Resulullah Efendimiz ashabıyla birlikte kaza umresi yaparken, Abdullah bin Revaha şiir okumaya başlıyor. Hazreti Ömer de her zamanki celalli haliyle ona, `Sen Hz. Peygamber`in huzurunda ve Allah`ın Harem`inde bu şiiri söyleyip duracak mısın?` diye çıkışıyor. Bunun üzerine Efendimiz diyor ki, `Ona mani olma ey Ömer. Varlığım kudret elinde bulunan Allah`a yemin ederim ki, onun sözleri Kureyş müşriklerine ok yağdırmaktan daha tesirlidir. İbn-i Revaha, sen devam et."
O gün bir sanatçı olmayı çok istediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Lakin kader bize ülke hizmetini siyaset güzergahında biçince ömrümüzü, Mevlana`nın anlattığı karıncalar misali sanatçılarımızı takip etmekle geçirdik. Hani küçük bir karınca kalemin kağıt üstüne bir şeyler çizdiğini görmüş de gidip öbür karıncalara, `Bir kalem, kağıda şaşılacak şeyler çiziyor, sanat gösteriyor` demiş. Karıncanın biri buna itiraz ederek, `O sanatı yapanın kalem olduğunu mu sanıyorsun? Hayır, o sanat kalemden değil, parmaklardandır` cevabını vermiş. Bir diğeri, `İş ne parmaktan ne de kalemden geliyor, iş asıl koldan geliyor` diye mukabele etmiş. Konuşmalar böylece uzayıp gider ve karıncaların beyine kadar ulaşır. Karınca beyi bütün bilgeliğiyle hükmünü verir, `Bu hüner kalemden, parmaktan, elden, koldan değil, şüphesiz sanatçıdandır, sanatçının gönlündendir, Allah`ın kudret hazinesinden onun gönlüne yansıyan ilhamdandır."
"Dosya dosya istiflenmiş kültürler ve medeniyetler içeren bir klasördür"
Bugün gönlüne yansıyan ilhamları cömertçe paylaşan sanatçıların, kültür ve fikir erbabı için bir arada olduklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Onlar ki, sonsuzluğun güzelliklerini satırlara dizmek için sözü kelam derecesinde, kelamı şiir katmanında, şiiri mecazın kanatlarında kalemleriyle satırlara geçirirler. Bu şekilde, ilim ilim ilerek kitapları, harf harf heceleyerek ciltleri, fasıl fasıl haşiye düşüp rafları doldururlar. Hayata, hakikatin anlamını aramak için geldiklerini bilirler ve hayatımıza zarafet katmak üzere gelmeye devam ederler. Onları siz de tanırsınız. Bazılarını ben de tanıdım. Uzun tarih sayfalarında, bazen renklerle, bazen desenlerle, bazen taşlarla, bazen de seslerle medeniyetler inşa ediyor, çağları çağlara bağlıyorlardı. Marifetleri iltifat gördükçe sanatın adını resim koyuyor, şiir koyuyor, beste koyuyor, kemerler ve kubbelerle güzellikler yükseltiyorlardı. Kadim zamanlarda, o gönül eri gönlünden her ne üretirse caizeyle himaye görüyor, sanat yüceliyor, marifet iltifatla itibara eriyordu. Bugün caize yerine telif hakları geldi. Hükümdarların sanatçılara verdiği kaftanlar eskimiş, caizeler tarih olmuştur ama sanatçıların onlara verdikleri eserler hala yaşıyor."
Erdoğan, "Üzerinde yaşadığımız şu topraklar, şu bereketli Anadolu, sanat üretimi için büyük bir klasör gibidir. Bu, dosya dosya istiflenmiş kültürler ve medeniyetler içeren bir klasördür. Göbeklitepe`den, Eti`den, Lidya`dan, Frigya`dan, Roma`dan, Bizans`tan, Selçuklu`dan, Osmanlı`dan bugüne, katman katman kültür, tabaka tabaka medeniyet ve yığın yığın sanat barındıran zamanın ruhu, bu topraklarda iftiharla yaşamaktadır." dedi.
Bu coğrafyaya ait olduğu halde bugün dünya müzelerini dolduran, tarih yahut kimlik hırsızlığının işareti olan eserlere bakılmasını isteyen Erdoğan, "Sadece bu bile, 100`üncü yılına yaklaşan Cumhuriyetimizin aslında ne kadar engin ve derin bir sanat mirasına, o mirasın yeniden üreterek dünyaya parmak ısırtacak eserler ortaya koyma potansiyeline sahip olduğunu göstermeye yeter." diye konuştu.
"Öncelikle kendi geçmişine ait olanı özümseyip benimsemeli"
Bunu yapacak sanatçının öncelikle kendi geçmişine, kültürüne, medeniyetine ait olanı özümseyip benimsemesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, bununla yetinmeyip evrensel olanı kucaklayan, dünyadaki gelişmeleri takipten, asla geri durmayan bir anlayışla hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne sadece geçmiş ne yalnızca gelecek, şairin dediği gibi `kökü mazide olan ati`, unutmayın ki, milli olmayan milletlerarası olamaz, yerli olmayan evrensel içinde kendine yer bulamaz. Zenginliklerimizi sanata dönüştürüp çağın idrakine yeniden ve yeni bir kimlikle sunacak olan sanatçılarımızdır. Bu bakış açısı, körü körüne taklitle, yabancı olana öykünüp durmakla değil, gönüle yansıyacak yerli ilhamlarla hayat bulacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Sanat teorilerinin çöktüğü, sanat tanımlarının başkalaştığı, sanat ortamının değişime uğradığı, sanat hırsızlıklarının yüzlere vurulduğu bir çağda yaşandığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte bu çağda ülkemiz, dünyaya yalnızca yeni eserler sunmakla kalmayacak, geleceğin sanat kuramlarının payandalarını da temellendirecektir. Sanatçılarımız bu anlayışla hareket ettikçe, şairin `O mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler` hükmü geçerliliğini yitirecektir. Biz işte o sanatçıyı bekliyoruz. Beklediğimiz o sanatçı, kimliğiyle birlikte deryasını bilecektir, önce kendisi olacaktır, davasını sanatıyla ifade edecektir. Beklediğimiz o sanatçı, vaktini ve enerjisini dünyanın iyiliği adına ürettiği eserleriyle gösterecek, sanatını icra ederken dünyadaki akranlarını geride bırakacaktır. Beklediğimiz o sanatçı, zulme ve adaletsizliğe karşı bir çığlık olarak yaptığı şarkısıyla dünya müzik listelerini sallayacak, müzikteki evrensel anlayışları değiştirecektir. Beklediğimiz o sanatçı, slogan atarak kendini göstermeye çalışmayacak, başarılarıyla dünyanın en muhteşem salonlarında ayakta alkışlanacaktır. Beklediğimiz o sanatçı, ortaya koyduğu bir sanat üslubuyla veya icat ettiği bir sanat formuyla adını sanat tarihine yazdıracaktır. Beklediğimiz o sanatçı, ürettiklerinden dolayı parmakla gösterilecek, üslubuyla herkesi peşinden sürükleyecektir. Beklediğimiz o sanatçı, gündemin peşinden savrulmak yerine dünyaya gündem verecek, performansıyla rekorlar kitabına girecek, tarzıyla sanat modası oluşturacaktır. Beklediğimiz o sanatçı, ait olduğu milleti hor görüp sürekli şikayet etmek yerine kendi sanatını üretecektir. Beklediğimiz o sanatçı, muhalefetini sosyal medya hesabından savurduğu siyasi polemiklerle değil, kanatlanıp uçurduğu sanatıyla gösterecektir."
Bu sanatçıyı kendi kadar aziz milletin de beklediğine inandığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Her bir vatandaşımızın el üstünde tutacağı, baş tacı edeceği bu sanatçı belki evimizin çocuğudur, belki bir arkadaşımızdır, belki bir komşumuzdur, belki bu salondadır. Beklediğimiz bu sanatçı, belki şu anda tuvalinin başında fırçasını boyaya bandırıyor, belki repliğini ezberliyor, belki rolüne çalışıyor, belki enstrümanını akort ediyor, belki bestesini notaya döküyordur. Her neredeyseniz, siz ey gönül eri sanatçılar bilin ki bu millet estetik manada küllerinden dirilmek ve yitik hazinesine yeniden kavuşmak için sizi bekliyor. Gelin ve geç kalmışlığımızı medeniyete, kabalıklarımızı zarafete, gönüllerimizi barışa, huzura ve sevgiye yöneltin. Gelin Türkiye`nin gücüne birlikte güç katalım."
Ödülleri Türkiye`de kültürün ve sanatın yücelmesinde emeği geçen, katkısı olan değerlere şükranlarını ifade etmek üzere verdiklerini dile getiren Erdoğan, her yıl da bu anlayışla ödül verilecek isimleri belirlediklerini söyledi.
Bu yıl da aynı şekilde hareket ettiklerini belirten Erdoğan, kısa tanıtım filmlerini izledikleri isimlerle ilgili hissiyatını ifade etmek istediğini dile getirdi.
Erdoğan, "Eğer bu topraklarda bir Doğu-Batı sentezi mümkünse bunu kişiliğinde gerçekleştirebilmiş nadir insanlardan biri çok çok sevdiğim, saygı duyduğum Sadettin Ökten hocamızdır. Öyle ki onu dervişçe murakabelere dalarken de üniversite kürsüsünde en son teknolojik gelişmeleri anlatırken de görmek şaşırtıcı değildir." diye konuştu.
Ökten`in kendisini "Bitik olmayan fakat yitik olan bir medeniyetin çocuğu" olarak tanımladığına dikkati çeken Erdoğan, "Derslerinde olsun dost meclislerinde olsun onun dilinden bizim şiirimizi, musikimizi, mimarimizi dinleyenler, medeniyetimizin esaslarını ve inceliklerini daha yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Eserleriyle düşünce hazinemize büyük katkılar sağlayan Sadettin Ökten hocamız adına Celile Ökten hanımefendiye bu yılki Kültür Tarihi Ödülü`nü takdim edeceğiz." dedi.
Özdemir Erdoğan`ın, yarım asrı aşkın bir zamandır sanat icra eden bir müzisyen olduğunu ifade eden Erdoğan, "Milletimizin maruz kaldığı kültürel saldırılara gücünü sanatından alan direniş ruhuyla karşı koyan Özdemir Erdoğan, toplumun bütün kesimlerine de aynı heyecanı aktarmaya çalışmıştır. Dillerden düşmeyen eserleriyle gönüllerde taht kuran Özdemir Erdoğan`a müzik alanındaki ödülümüzü takdim edeceğiz." ifadesini kullandı.
İsmail Kara`nın İslami ilimlerde tarih ve felsefe alanlarında derin vukufiyeti ve özgün çalışmalarıyla adından söz ettirdiğine işaret eden Erdoğan, "Sırat-ı Mustakim ve Sebilurreşad`ın bütün sayılarını satır satır okuyarak ve notlar çıkararak bir doktora tezi hazırlamış olması, dostları tarafından sebat, disiplin ve titizlik örneği olarak hala zikredilir. Ufkumuzu aydınlatan kitapları, makaleleri ve birbirinden kıymetli talebeleriyle vazifesine devam eden İsmail Kara`ya bu yılki Sosyal Bilimler Ödülümüzü takdim edeceğiz." diye konuştu.
Derviş Zaim`in 100 yılı aşkın bir maziye sahip olan Türk sinemasının milli bir kimlikle varlığını sürdürebilmesi ve insani hassasiyetlerini muhafaza edebilmesi için büyük mücadeleler veren bir sanatçı olduğunu dile getiren Erdoğan, "Kendisi yaşadığımız devrin nobranlıkları karşısındaki hissiyatını bazen isyankar ama her zaman latif bir üslupla eserlerine yansıtmıştır. Sinema alanındaki ödülümüzü birbirinden kıymetli sinema eserleriyle sanat hazinemizi zenginleştiren yönetmen Derviş Zaim`e takdim edeceğiz." dedi.
"Sahip olduğumuz zenginlikleri bir kez daha fark etmenin gururunu ve mutluluğunu yaşarız"
Edebiyatın duygu, düşünce ve hayalleri güzel ve etkili bir şekilde yazıya dökme sanatı olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bin yıllık Anadolu tarihimizde halk edebiyatımızda olsun, divan şiirimizde olsun nice şaheserin altına imzamızı attık. Bugün de aynı kaynaktan ilham alan ediplerimiz, şairlerimiz var ve onlar barışın, aşkın, kardeşliğin şiirini yazmaya devam ediyor. İbrahim Tenekeci de o değerlerimizden biridir. Dilinde ve üslubunda her zaman sadeliği ve samimiyeti hissettiğimiz İbrahim Tenekeci kardeşimize Edebiyat Ödülümüzü takdim edeceğiz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bilgiyi hikmetle taçlandıran ecdadımız, mimariden musikiye, görsel sanatlardan edebiyata kadar kültürün her alanında çok önemli eserler ortaya koymuştur. Zevkiselim sahibi her insanda hayranlık uyandıran bu eserler bizim coğrafyamızda neşet etmiş ve zamanla dünyanın dört bir tarafına dağılmıştır. Onları farklı coğrafyalardan taşıyarak bir araya getiren tutkulu sanatseverler sayesinde bizler sahip olduğumuz zenginlikleri bir kez daha fark etmenin gururunu ve mutluluğunu yaşarız." değerlendirmesinde bulundu.
Hilye-i Şerif ve Tesbih Müzesi ile İstanbul Resimleri Müzesi`nin kurulmasına öncülük eden Mehmet Çebi`nin de tutkulu sanatseverlerin ilk akla gelenlerinden olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bu eserlerin bir araya gelmesi ve hilye-i şerif geleneğinin yeniden canlanması için gösterdiği gayretlere bizzat şahit olduğum Mehmet Çebi`ye ödülünü takdim edeceğiz." dedi.
Eskiden birçok ilimde ihtisas sahibi olanlara, birçok sanatta hüneri bulunanlara "hezarfen" denildiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Merhum Necmeddin Okyay, 20`nci asrın hezarfenlerindendir. Osmanlı zevk, estetik ve inceliğini şahsında mecz etmiş müstesna bir şahsiyet olan merhum, çocukluk döneminden itibaren kendisini hat sanatına adamıştır. Son dönemin tüm büyük üstatlarından aldığı derslerin hakkını veren, bununla kalmayıp talebeler yetiştiren hocamız, ebruda kendi geliştirdiği yöntemle `Necmeddin Ebrusu` denilen bir tarzın da sahibidir. Kendisi sanat dallarında maharetli olduğu kadar sporda da mahirdi. Okçuluk derslerinde icazet seviyesine kadar ilerlemiş, klasik tarzda çok zarif ok ve yaylar imal ederek bu maharetiyle de büyük hayranlık uyandırmıştır. Soyadını bunun için Okyay olarak tercih eden merhumdan bu kadar bahsedip de onun yetiştirdiği güllerden söz etmemek olmaz. Kendisi Latince isimlerini ezbere bildiği 400 çeşit gülü sadece yetiştirmekle kalmayıp bunları Avrupa çiçekçilerinin kataloglarına ekletmiş ve çeşitli sergilerde ödüller almıştır. Merhum Necmeddin Okyay aynı zamanda klasik cildin en güzel örneklerini de vermiştir. Bu yılki Vefa Ödülümüzü merhum Necmeddin Okyay adına Ali Mecdi Okyay`a takdim edeceğiz. Merhum hocamızı bir kez daha rahmetle yad ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül takdim edecek ilim, kültür ve sanat insanlarını tebrik ederek, sanata yaptıkları katkılardan dolayı şükranlarını sundu.
Notlar
Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü alanlara ödüllerini takdim etti.
Kültür Tarihi alanında Sadettin Ökten adına Celile Eren Ökten, Müzik alanında Özdemir Erdoğan, Sosyal Bilimler alanında İsmail Kara, Sinema alanında Derviş Zaim adına Emre Oskay, Edebiyat alanında İbrahim Tenekeci, Koleksiyon alanında Mehmet Çebi`ye ödül verildi. Kültür ve Sanat Politikaları Vefa Ödülü ise merhum Necmeddin Okyay adına Ali Mecdi Okyay`a takdim edildi.
Ödül alan isimlerin biyografi videolarının gösterildiği törene, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da katıldı.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan, tören öncesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini alanları kabul etti.