Tedavi sürecinde tamamlayamadığı merdivenleri çıktığı gün mutluluktan ağladı (1)

Tedavi sürecinde tamamlayamadığı merdivenleri çıktığı gün mutluluktan ağladı (1)

İş arkadaşının ısrarıyla gittiği meme taramasında kanser tanısı alan ve kemoterapi tedavisinin ardından riskleri en aza indirmek için double mastektomi ameliyatı olan Bülvin Öz, sabırla ve hiç yitirmediği umuduyla hastalıkla mücadelesini kazandı.

Kanser Savaşçıları Derneği Üyesi de olan Bülvin Öz, 30 yaşındayken genlerinde ve ailesinde hikayesi olmamasına rağmen meme kanseri tanısı aldı. Acil başlatılan kemoterapinin ardından radikal bir kararla iki memesini de aldıran Öz, 5 yıl süren toplam tedavi sürecini de tamamlayarak yaşama tekrar döndü.

Öz, muhabirinin sorularını yanıtlarken, yaşının genç olduğunu düşünerek meme kontrolüne gitme gereği duymadığını ve kanser tanısını da tesadüfen aldığını dile getirerek, tanı sürecine ilişkin şunları anlattı:

"Aynı işyerinde çalıştığım bir arkadaşımın `Meme kontrolüne gidelim.` ısrarıyla gittim. Tamamen şans eseri, kontrole gittiğim gün öğrendim. Hiç beklemediğim bir şeydi ve çok şaşırdım. İlk sorduğum soru `Bunun için yaşım çok genç değil mi?` oldu. Doktor da `Bunun artık yaşı yok, 16, 18 yaşında hastalarımız da var.` demişti. Üçüncü evredeydi ve lenflere çok yakın duruyordu. Hatta yumurtalarımı alıp rezerve etmek istemişlerdi, fakat bunun için belli bir süreç gerekiyordu. Onkoloğum buna zamanımız olmadığını ve o akşam hemen kemoterapiye başlamamız gerektiğini belirtti. Televizyonda görür izlersiniz, okursunuz ama insan hiçbir zaman kendisinin başına böyle bir şey gelebileceğini düşünmüyor. Size söylendiği zaman duvara çarpmış gibi oluyorsunuz. Kafamda `Kendime iyi baktım, iyi yaşadım, sağlıklı yaşadım. Bedenim bana nasıl bu şekilde ihanet etti?` düşüncesi oluştu. Hastaneden çıkınca 1 saat şuursuzca yürüdüm. Sevdiklerime, aileme nasıl haber vereceğim, onları üzmeden bu gerçeği onlara nasıl aktaracağım diye çok düşünmüştüm. Bir tokat gibi vuruyor insanın suratına."

"En acı verici tarafı saçların dökülmesi"

Saçı dökülene dek hastalığa inanamadığını ifade eden Öz, "Ne zaman ki saçımı kaybettim, o gün anladım ki başıma böyle bir şey geldi, kanserim ve bununla bir şekilde başa çıkmam gerekiyor. Bununla savaşmak, bunu yenmek ve tekrar sağlığına kavuşabilmek için bir savaşma hissi ve direnç geliyor insana. İnsanın sevdiklerine ve yakınlarına daha zor. Siz bir şekilde kontrol, tedavi süreci, görüşmeler derken olayın içinde kavrulup gidiyorsunuz ama sizi dışarıdan izleyen aileniz, yakınlarınız, gücünüzü kaybetmenizi, kemoterapiyle yaşadığınız zorlukları ve sizi o şekilde gördükçe daha fazla üzülüyor." diye konuştu.

Öz, acil şekilde kemoterapi tedavisine başlandığını, kemoterapinin 6 ay sürdüğünü ve 3-3,5 haftada bir kemoterapi aldığını belirterek, "İlk kemoterapiden 15 gün sonra saçlarınızı kaybediyorsunuz. Bu, benim için de zannediyorum pek çok kadın için de en acı verici tarafı oluyor." dedi.

Kemoterapi bittikten sonra Türkiye`de pek uygulanmayan ve hastaların çoğunun da tercih etmediği iki memenin de alınması (double mastektomi) ameliyatı olmayı istediğini doktorlarıyla paylaşan Öz, şöyle devam etti:

"Biraz radikal bir karardı. Memelerimin alınması konusunda çok ısrarcı oldum çünkü bu hastalığın tekrarlamaması için bütün riskleri minimalize etmek istedim. Kemoterapi bittikten sonra bana karar vermem için 15 gün süre verdiler. ya 15 gün içinde bu ameliyatı olacaktım ya da radyoterapiye başlamamız gerekecekti. Ameliyatı tercih ettim. Double mastektomi ameliyatı oldum ve memelerim alındığı için de radyoterapiye gerek kalmadı. Doktorlarım ameliyatı olmamı istemedi. `Çok gençsin, bütünlüğünü bozma. Henüz çocuğun yok ileride belki çocuğun olur emzirmen gerekir.` diye ısrar etti. Ben tamamen `Hastalığı kendimden ne kadar uzaklaştırabilirim?` konusuna odaklandım. Kemotrapi o kadar zor bir şey ki... Sizi yaşarken öldürüyorlar, sonra küllerinizden tekrar doğuyorsunuz bir bakıma. Tırnaklarınız değişiyor, dişleriniz değişiyor, kirpiğiniz, kaşınız dökülüyor, ondan sonra tekrar doğmaya başlıyorsunuz, her şey tekrar geri gelmeye başlıyor."

"İhtimalleri yok etmek adına büyük ameliyat kararı almışsam, detaylara dikkat etmem gerek"

Bülvin Öz, tedavide 5 yılını doldurduğunu ve başlangıçta 3 ay, daha sonra 6 ayda bir yapılan kontrollerinin yıllık olarak yapılmaya başlandığını kaydetti.

Hastalık sürecinin yapı olarak kendisini başkalaştırdığını da dile getiren Öz, şunları söyledi:

"Daha önceden her şeye çok kolay stres olabiliyordum, bazı şeylere kolay üzülebiliyordum. Böyle bir şey yaşadıktan sonra daha bencil oluyorsunuz, kendinizi önceliğe alıyorsunuz. `Önce ben, önce benim sağlığım, benim iyiliğim, kendimi iyi hissetmem, ondan sonra her şey` diye bakıyorsunuz. Kimsenin sizi çok fazla üzmesine, sizi çok fazla strese sokmasına müsaade etmiyorsunuz. Bir çizgi çekiyorsunuz ve fazla yakına herkesi almıyorsunuz. Kendinizi korumak adına bir takım duvarlar örebiliyorsunuz.

Beslenme alışkanlıklarımda önemli değişiklikler oldu. Eskiden her şeyi yiyen bir insandım. Artık sebze ve balık ağırlıklı besleniyorum. şekeri hayatımdan çıkardım. Kanıtlanmamış bile olsa şekerin kanseri beslediğine yönelik bir inanış var. Bütün ihtimalleri yok etmek adına ben bu kadar büyük ameliyat kararı almışsam artık bu tarz detaylara da dikkat etmem gerektiğine inanıyorum.

"Bunların hepsi geçici"

Bülvin Öz, tedavi sürecindeyken her şeyin eskisi gibi olabileceğine inanmakta güçlük çektiğini ifade ederek, kanser tanısı alan ve tedavi görenlere şu mesajı verdi:

"Bunların hepsi geçici. Kanser tamamen sabır işi ve bu bir süreç. Eğer akıllarında `Eskisi gibi hissedebilecek miyim?`, `Vücudum eskisi gibi olacak mı?` gibi şüpheler varsa, bunun garantisini verebilirim, her şey eskiye dönüyor. Tedavi sürecindeyken oturduğumuz yerde merdivenler vardı. Kemoterapi aldığım süreçte o merdivenleri çıkamıyordum, tamamlayamıyordum. Tedavi bittikten sonra merdivenleri tamamladığım gün oturup hüngür hüngür ağlamıştım. Çünkü tekrar eski ben oldum, eski enerjime de kavuştum, saçlarım da çıkmaya başladı, kirpiklerim, kaşlarım döndü, cildim düzeldi. Bu, tamamen bir sabır işi sadece zamana bırakmak, kabullenmek ve yavaş yavaş sindire sindire yaşamak, her şeyin geçici olduğuna inanmak lazım."

Kaynak: Anadolu Ajansı / Sinan Sarıyar