Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, mutasyona uğramış Covid-19 virüsünün tespitine dair açıklamalarda bulundu. Oğuztürk, mutant virüsün tespiti için bir kişinin Covid-19 PCR testi verdikten sonra, ikinci bir teste girmesine gerek olmadığını söyledi. Ancak kişinin bu testinin ilk analizinde mutasyona bakılmadığını söyleyen Oğuztürk, alınan örnekte yüksek düzeyde titre antikor seviyesi saptanmışsa ikinci bir analiz sürecine girdiğini ve bu analiz sonrasında mutant virüsün tespit edildiğini kaydetti.
Mutant virüsün tespiti için bir kişinin Covid-19 PCR testi verdikten sonra ikinci bir teste girmesine gerek olmadığını söyledi. Ancak kişinin bu testinde yüksek düzeyde titre antikor seviyesi saptanmışsa ikinci bir analiz sürecine girdiğini ve bu analiz sonrasında mutant virüsün tespit edildiğini belirten Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, "Süreç şu şekilde oluyor; siz geldiniz herhangi bir şikayetiniz var. Bu anlamda ülkenin her tarafında, en ücra köşelerinde dahi Covid-19 hastalığı tanısında gerçek zamanlı PCR dediğimiz tanı yöntemi uygulanıyor. Siz o şikayetlerinizden sonra, burun sürüntüsü verdikten sonraki süreçte sizin pozitif olup olmadığınız net bir şekilde ortaya çıkıyor. Ama ilk analizde sizin mutant virüse mi sahip olduğunuz saptanmıyor. " dedi.
Yüksek titreli olanların ikinci teste tabi olduğunu kaydeden Oğuztürk, "Eğer sizin bu az önce ifade ettiğim gibi üreme hızının yüksek olmasından dolayı yüksek düzeyde titre antikor seviyesi saptanmışsa, bu örnekler Sağlık Bakanlığı`nın Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü`nün laboratuvarlarına gönderiliyor ve orada tüm gen sekanslarının kontrol edilmesi ile mutant virüs mü, yoksa eski virüs mü oradaki ayrım işlemi yapılıyor. Yani ilk testte mutant virüs olup olmadığına dair herhangi bir araştırma söz konusu değil. Yüksek titreli olanların ikinci bir teste tabi tutulduğunu söyleyebiliriz. Bununla ilgili zaten Sağlık Bakanlığı da 29 Ocak`ta ilk açıklamayı yaptı. Ülkemizde 17 ilde 128 vakanın İngiliz menşeili varyant virüse ait olduğu saptandı. Bununla ilgili düzenli bilgilendirmelerin devam edeceği kanaatindeyim" şeklinde konuştu.
Maskelerin koruyuculuk oranının karşılıklı maskeli olmak ile doğru orantılı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Hakan Oğuztürk, iki tarafın maskeyi doğru bir şekilde takmasının yanı sıra mesafe ve hijyen kurallarına da mutlak suretle uyulması gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Oğuztürk, "Bir gerçeği konuşmakta fayda var; toplum genelde cerrahi maske takıyor. Bu cerrahi maskeler belli kriterlere uygun biçimde satışa sunuluyor ülkemizde. Bu kriterlere uygun maskeleri kullandıktan sonra benim şahsi kanaatim; çift maske kullanmaya gerek yok. Zaten siz 2 maske de 3 maske de taksanız yüzde 100 maskelerin koruyuculuk durumu söz konusu değil. Bu anlamda biz eğer maskeyi takıyorsak ve karşıda etkileşimde bulunduğumuz kişi de maskesini takıyorsa, o zaman koruyuculuk oranı artıyor. Hiçbir maske tek başınıza kullandığınız zaman yüzde 100 koruyuculuğa sahip değil. Toplumun her bireyinin maske takması durumunda maskelerin koruyuculuk oranı artıyor. Çift maske eğer psikolojik olarak kendinizi raht hissedecekseniz takabilirsiniz" ifadelerini kullandı.
Çift maske kullanımının bazı kişilerde sıkıntılar oluşturabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Oğuztürk, "Bir noktaya dikkat etmek gerekiyor; kronik hastalığı olanlar, kalp hastalığı, akciğer hastalığı gibi sorunları olan insanların uzun süre çift maske takması da dolaşımdaki oksijen oranıyla sizin etkilenebileceğinden dolayı; akciğer işlev sıkıntılarına sebebiyet verebilir. Buna sebebiyet vermemek amaçlı çift maskeyi kronik hastalığı olan kişilerde takmalarını tavsiye etmiyorum" diye konuştu.
Kaynak: İhlas Haber Ajansı / UTKU ŞİMŞEK
