Tüm dünyanın mücadele ettiği koronavirüs pandemisi, kaygı ve stresi de beraberinde getirdi. Strese bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar da arttı. Suçiçeği geçirmiş olan kişilerde ortaya çıkan ve halk arasında “gece yanığı” olarak da bilenen zona hastalığının strese ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olduğunu söyleyen Medicana Çamlıca Hastanesi Dermatoloji bölümünden Uzman Dr. Nilsu Salih, “Zona daha önce geçirdiğiniz suçiçeği virüsünün tekrarlamasıyla oluşan bir viral enfeksiyon. Daha önce geçirdiğiniz bir suçiçeği enfeksiyonu, ömür boyu bağışıklıkta bir uykuya yatıyor. Daha sonra bağışıklığınız baskılandığında, yeniden tekrarlayabiliyor. Deriyle siniri tuttuğu için genellikle vücudun tek bir bölgesinde oluyor. Deri yüzeyinde su kabarcıkları oluşuyor. Siniri tuttuğu için de ağrılı seyrediyor” dedi.
Zonanın her yaşta görülebildiğini ve ilk şikayetlerin ağrı olduğunu belirten Salih, “Zonanın belirtilerinde, çok nadir sadece ağrı ile seyredebiliyor. Onun dışında genellikle hastalarda bir hafta öncesinde ağrı sonrasında başlayan baloncuk şeklinde, küçük su kabarcıkları olduğunu görüyoruz. Hastanın ilk şikayetleri genel olarak ağrı olduğu için, farklı yönlendirilebiliyor. Eğer ağrı göğüs veya vücudun diğer bölgelerindeyse, kalbe muayene yapılabiliyor. Sonrasında ise tedavi için sinir tutulumu önemli. Genellikle zonayı 50 yaş üstünde görüyoruz ama sıkıntı, stres tetiklediği zaman her yaşta görülebiliyor” diye konuştu.
“NÖROLOJİK TEDAVİ DE GEREKİYOR”
Zonada sinir tutulumu ile cilt tutulumunun aynı seyretmediğinin altını çizen Salih, “Zonanın tedavisinde ilk 72 saat içinde verilen antivirallerin etkisi yüksek. Onun dışında sinir tutulumu ile cilt tutulumu aynı seyretmiyor. Eğer hastanın yaşı ileriyse, yaşa bağlı olan bir sinir harabiyeti olduğu için çok daha fazla ağrı hissediyor. Doğal olarak nörolojik tedavi de gerekiyor. Hastanın ağrısı devam etse bile, 3 hafta sonrasında tamamen normale dönse de 1 yıla kadar uzayabiliyor” diyerek nörolojik tedavinin gerekli olabildiğini vurguladı.
Uzman Dr. Nilsu Salih, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Virüs, bağışıklık sisteminde ömür boyu uykuya yattığı için bağışıklık her düştüğünde, çok sık olmasa da tekrarlayabiliyor. Bunun en büyük tetikleyicisi sıkıntı, stres. Onun dışında, bağışıklık düşüren hastalıklar. Hasta kanser olabilir, kemoterapi görüyor ya da ameliyat geçirmiş olabilir. Bunlar, zonanın tekrarlamasını tetikleyebiliyor.”
“STRES, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DÜŞÜRDÜĞÜ İÇİN ZONAYI TETİKLER”
Zonayı tetikleyen psikolojik etkenlerin olduğunu söyleyen Medicana Çamlıca Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, “Psikolojik bir etkene dayalı gelişen bir zona hastalığı varsa kişinin hayatında, onu ciddi anlamda zorlayan kronik stres faktörleri var demektir. Çok zorlayıcı bir iş hayatı, işsiz kalmış olması, ekonomik sıkıntılar, daima bakıma muhtaç veya engelli biriyle ilgilenmesi, ciddi bir hastalıkla mücadele ediyor olması gibi artık kişinin hayatında kronik hale gelmiş ve bununla nasıl baş edebileceğini bilemediği stres faktörleri bağışıklık sistemini düşürdüğü için zonayı tetikler” dedi.
Pandemide psikolojik faktörlere bağlı zona şikayetinin olmadığına dikkat çeken Bozkurt, “Psikolojik şikayetlerin yanı sıra bağışıklık sistemi de zayıfladığı için hastaların fiziksel şikayetlerinin arttığını görüyoruz. Zona da bağışıklık sistemine bağlı bir hastalık olduğundan fiziksel şikayetler arasında sayılabilir” diye konuştu.
“KRONİK STRESLE BAŞ ETMEYİ ÖĞRENMEK GEREKİR”
Zonanın aslında dermatolojik bir hastalık ve dermatolojik bir tedavi ile sonlanabildiğini dile getiren Bozkurt, “Strese dayalı bir zona hastalığı geliştiyse, kişinin bağışıklık sistemini zayıflatan başka bir hastalık yok ama stresle tetiklenen bir zona mevcutsa, önce stresle nasıl baş edebileceğini öğrenmesi gerekir. Aksi takdirde, tedavisi sonlandıktan sonra zona tekrarlayabilir. Bu durumda da hastanın hayatındaki stres faktörlerini belirlemek ve problemleriyle baş etmeyi öğretmek gerekiyor” diyerek hastaların, bir psikologdan destek almalarının tedavi sürecinde yardımcı olacağını belirtti.
Pandemi döneminde psikolojimizin olumsuz yönde etkilendiğini ve sosyal destek almanın önemli olduğunu vurgulayan Bozkurt, şu tavsiyelerde bulundu:
“Toplum olarak daimi bir stres, zorlu bir hastalıkla mücadele ediyoruz. Bu hastalıkla hayatımızı nasıl devam ettirebileceğimizi ve yeni koşullara nasıl adapte olabileceğimizi belirlemek gerekiyor. Koronavirüs, hayatımızın bir parçası haline gelecek. Yaşantımıza onunla devam edeceğiz. Burada önemli olan, zorlandığımız anda destek almak. Sosyal destek almak, zorlandığımız anlarda birileriyle iletişim halinde olmak ya da dinlenebilmek. Yorulduğumuz anda bırakıp dinlenelim. Kısıtlamalar var. Kısıtlamalar çerçevesinde, toplum olarak, dinlenmek adına neler yapabileceksek bunların listesini oluşturalım ve yapalım.”