Yüzlerce yıllık dokuma kültürüne 700 yıllık medrese ev sahipliği yapıyor

Yüzlerce yıllık dokuma kültürüne 700 yıllık medrese ev sahipliği yapıyor

Binlerce yıldır farklı medeniyetlere beşiklik eden Güneydoğu`nun unutulmaya yüz tutmuş eski dokuma türleri, Mardin Olgunlaşma Enstitüsüne dönüştürülen tarihi yapıda hayat buluyor.

Mardin Kalesi eteğinde bulunan 700 yıllık Muzafferiye Medresesi`nin kalıntıları üzerinde, 11 Mayıs 1892`de Mekteb-i Rüştiye olarak 2 blok halinde inşası tamamlanan tarihi yapı, sırasıyla ortaokul, Mardin Lisesi, Ticaret Lisesi, Kız Enstitüsü, Kız Meslek Lisesi ve ilkokul olarak hizmet verdi.

Valilikçe restore edilerek 2010`dan itibaren Mardin Olgunlaşma Enstitüsü olarak eğitim hizmetini sürdüren ve unutulmaya yüz tutan sanatların yaşatıldığı tarihi binada bölgenin dokuma kültürü de yaşatılıyor.

Enstitüsü bünyesindeki araştırma ekibinin, Mardin, Siirt ve Şırnak yöresinde dokuma kültürünü araştırmasının ardından oluşturulan atölyede usta öğreticiler tarafından kilim, battaniye, yolluk, divan örtüsü, seccade ve heybe gibi ürünler aslına uygun dokunuyor.

"İlk ürünlerimizi aldık"

Mardin Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Metin Değer, muhabirine, 700 yıllık medresesinin kalıntıları üzerinde 2. Abdülhamit döneminde kurulan yapının 11 yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın eşi Emine Erdoğan`ın açılışıyla enstitüye dönüştüğünü söyledi.

Enstitüde şimdiye kadar araştırma, tanıtma, eğitim alanlarında çalışmaların sürdüğünü aktaran Değer, Mardin, Şırnak ve Siirt yöresine ait bütün kültürel değerleri araştırıp, tasarlayıp, üretip, tanıttıklarını anlattı.

Yörenin dokuma kültürünü araştırarak üretimler yaptıklarını kaydeden Değer, şöyle devam etti:

"Özellikle Şırnak`a ait jirki kilimi, şal şepik dokuması, Siirt`in tiftik yününden yapılan battaniyeleri, yolluk ve seccadelerini geleneksel yöntemlerle ve tezgahlarla üretiyoruz. Mardin`e ait ise tevn dediğimiz yer tezgahında dokumaya başladık. İlk ürünlerimizi aldık. Çok orijinal ve kaliteli ürünler olduğunu gördük."

Bu yönde çalışmalarının süreceğini dile getiren Değer, enstitüde 300, 400, 500 yıllık gibi farklı tarihlere dayanan ürünlerin bulunduğuna dikkati çekti.

Değer, "Tarih ile bağ kurmamız bizleri heyecanlandırıyor. Geçmişimizle, kültürümüzle, geleneğimizle yeniden bir bağ kurup bu kültürü geleceğe aktarmanın onurunu ve gururunu yaşıyoruz." ifadelerini kullandı.

"Ürünlerin dijital kimliğini oluşturuyoruz"

Her ürünün aslına uygun ve özgün olarak işlendiğini, bunları yurt içi ve dışında sergi ve fuarlarda sergileyebildiklerini ifade eden Değer, "Aynı zamanda arşiv defterine kaydederek ve bir örneğini saklayarak sonraki nesle aktarıyoruz. Her ürünümüzün kendine ait bir kimliği var. Bu ürünlerin dijital kimliğini de oluşturuyoruz." diye konuştu.

Selçuklular dönemindeki dokumayı yapıyor

Siirt`e ait dokuma türünü işleyen usta öğretici Gülhayat Acabey de Siirt ve çevresindeki düz dokumaların zengin motif yoğunluğuna sahip olduğunu belirtti.

Genellikle koçboynuzu, eli belinde, bereket, pıtrak, el, parmak, tarak, yıldız, su yolu, bukağı, saç bağı ve çengel motiflerinin yer aldığına işaret eden Acabey, "Selçuklular döneminde keçi yününden tiftiklenerek yapılan Siirt dokuması yapıyoruz. Bunlardan seccade, yolluk, heybe ve battaniye işliyoruz." dedi.

Şırnak`a ait dokuma türünü işleyen Usta öğretici Canan Narcıoğlu ise bölgede önemli bir kültür mirası olan jirki kilimi başta olmak üzere kente özgü dokumalar yaptıklarını söyledi.

Kilimlerde hakiki yün iplik ve kök boyası kullanılarak yöreye has kurtağzı, çengel, akrep, gülsarya, şimkubik, şamari, koçboynuzu, küpe, deve ayağı, su yolu ve muhabbet kuşu gibi 50`ye yakın motifin işlendiği kaydeden Narcıoğlu, bu kültürü yaşatmaya çalıştıklarını dile getirdi.

Mardin`e ait tevn dokuma türünü yapan Birgül Kaya da daha önceki dönemlerde ilkel yöntemlerle evlerde kurulan tezgahlarda sürdürülen bu el sanatının çok az da olsa tevn denilen tezgahlarda kadınlar tarafından büyük özveriyle dokunduğunu anlattı.

Son yıllarda birkaç aile tarafından özellikle günlük kullanım ve çeyizlik amacıyla üretildiğine değinen Kaya, şöyle konuştu:

"Yer tezgahında yapılan bir dokuma çeşidi. Çok eski, daha çok göçebe dönemde yapılan bir dokuma. Günümüze uyarlayıp yaşatmaya çalıyoruz. Yöremizde yüzyıllardır bu dokuma yapılmaktadır."

Kaynak: Anadolu Ajansı / Halil İbrahim Sincar