Afyonkarahisar'ın Dinar ilçesinden çıkarak Uşak, Denizli ve Aydın'ın içinden geçerek Ege Denizine dökülen Büyük Menderes Nehri, son yıllarda en kirli dönemlerinden birini yaşıyor. Türkiye genelinde kuraklık yaşayacak iller arasında gösterilen Aydın Ovası'nın sulamasında kullanılan Menderes Nehri'nde kirlilik oranının 4'üncü dereceye kadar çıkması gelecek için endişe yaratıyor. Atık sulara, karışan kimyasal maddeler nedeniyle nehrin üzeri beyaza bürünürken, suyun renginin ise kirlilikten siyaha dönüşmesi görenleri endişelendiriyor. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından Aydın'ın atık sularının, standartlara uygun arıtılmadan Büyük Menderes Nehri'ne bırakıldığı iddiasıyla geçen yıl, Aydın Büyükşehir Belediyesi'ne toplam 460 bin lira ceza kesildiği bildirildi.
'100'ÜNCÜ KİLOMETREDEN SONRA KİRLENİYOR'
Çevre Mühendisi Nilgün Böcekli, Türkiye genelinde kuraklık tehlikesinin olduğunu hatırlatarak, en büyük sorunumuzun gelecekde susuzluk olacağını ifade etti. Böcekli, “Su için bugünden mevcut bakanlıklarımızın, belediyelerimizin arıtma tesisleriyle ilgili çalışma yapmamız gerekmektedir. Derelerimizin, çok yoğun kirliliklere sahip olduğunu biliyoruz. Büyük Menderes Havzası içindeki Büyük Menderes Nehri 584 kilometre uzunluğunda ve 100'üncü kilometreden itibaren de kirlenmeye başlıyor. Kirlenmenin en büyük nedeni; endüstriyel atık suların Büyük Menderes Nehri'ne atılmasıdır. Birçok arıtma tesisinin doğru çalışmaması, tarımda doğru sulamanın yapılmaması, katı atıkların Menderes Nehri’ne atılmış olması ve benzeri nedenlerdir. Burada kirlilik olayı, son aşama olan 4'üncü derecededir. Çok küçük derelerimiz var. Hiç tereddüt etmeden bu derelere de atıklarımızı dökerek kirliliğe neden oluyoruz" dedi.
'İÇECEK SU BULAMAYACAK DURUMA GELECEĞİZ'
İklim değişikliğinin gelecekte susuz kalmamıza neden olacağına dikkat çeken Nilgün Böcekli, hava kirliliğinin de ekolojik dengeyi bozacağını kaydetti. “Hava ve su kirliliği tedbirlerini almazsak birkaç yıl sonra neredeyse içecek su bulamayacak duruma geleceğiz” diyen Böcekli, “Arıtma tesisleri doğru çalıştırılamıyor. Buralardan çıkan atık suların, doğru arıtılarak tekrar tarım alanlarında kullanılması gerekmektedir. Türkiye'deki tatlı su kaynaklarının yüzde 70'i tarım sulamada, yüzde 15'i endüstriyel tesislerde, geriye kalan yüzde 15'i de bireysel alanlarda kullanılmaktadır. Atık metotları, Türkiye'de neredeyse birçok belediyede kullanılmıyor. Bununla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile belediyelerin çalışma yapması gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Veysel Eroğlu döneminde Aydın'a 13 baraj kazandırıldı. Bununla ilgili yağmur suyu hasatlarının yapılması gerekiyor" diye konuştu.
'SU İSRAFINI ENGELLEMEMİZ GEREKİYOR'
Çevre Mühendisi Nilgün Böcekli, su israfının gelecekte sıkıntı yaşamamak için bugünden önlenmesi gerektiğini belirtti. Kişi başı su tüketiminin 250 ila 300 litre arasında olduğunu vurgulayan Böcekli, “Su israfımız çok fazla. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm kurumlar, İçişleri Bakanlığı, sanatçılar, iş dünyası hep birlikte bir farkındalık projesi başlatmalıyız. Şu an barajlarımızın doluluk oranı yüzde 20 ve 30 seviyelerindedir. Barajların randımanlı çalışabilmesi için yüzde 30 su seviyesinin üzerinde olması gerekiyor. Yüzde 30'un altına düştüğü zaman, demek ki kuraklık gelecekte önümüze çıkacaktır. Doğadaki canlıların yüzde 80'i sudan oluşmaktadır. ‘Susuzluk’ demek bizim gelecekte yaşayamayacağımız anlamına geliyor” diyor.
‘BÜYÜK MENDERES NEHRİ ÇÖPLE DOLDU’
Büyük Menderes Nehri’nin çöp atma, merkezi haline geldiğinin altını çizen Böcekli, alınması gereken önlemler hakkında şunları anlattı:
“Sadece Büyük Menderes'e karışan atık sulardan oluşan küçük dereler var. Bunların nereden ve nasıl kirlenerek menderese karıştığının incelenmesi gerekiyor. 2021 yılı içinde bir şeyler yaparsak; gelecek yıl belki yüzde 2 oranında kuraklığı azaltabiliriz. Bu yüzde 2'de, aslında çok büyük bir rakamdır. Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada, insanlığın kuraklık konusunda duyarlı olması gerekiyor. ‘Denizi sıcak karası çöl’ dediğimizde Türkiye'nin kendi öz florasının yok olduğu anlamına gelmektedir. Bunun için de ağaçlar ile hayvan ve böcek türlerinin yok olması; gelecekte insanoğlunun zor şartlar altında yaşayacağı anlamı çıkıyor” dedi.